Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol demiş derviş.
Yani için dışın bir olsun, birbiriyle uyumlu olsun demiş.
Özün sözünle, sözün özünle çatışmasın demiş.
Kısaca samimi ol demek istemiş.
Samimiyet, insanın içi ile dışının bir olması, özü ile sözünün örtüşmesi, içtenlik halidir.
Arapça bir kelimedir ve köken olarak bir şeyin en iç kısmı, öz, ilik anlamlarına gelen ‘samim’den (smm) türemiştir.
Samimi olma hali insanın özünü, iç kısmını yansıtan bir durumdur.
Samimi kişinin sözü ve eylemleri özünü yansıtır.
Samimi olmayan kişi ise sözü ve eylemleri ile özünü gizler, ki biz bunlara ikiyüzlü diyoruz.
Pekiyi birbirlerimize karşı ne kadar samimiyiz?
Aynı düşünceyi paylaşmıyor olabiliriz. Savunduğumuz değerler örtüşmüyor olabilir. Eğilimlerimiz ve tercihlerimiz farklılık arzediyor olabilir.
Bütün bunlar muhatabımıza karşı samimi olmamayı, içten davranmamayı gerektiriyor diyebilir miyiz?!
Farklılıklarımıza rağmen birbirlerimize tahammül etmemizin temelinde de samimiyet yatmaktadır.
İçerisinde yaşadığımız toplumun birer fertleri olarak, birbirlerimizle ilişkilerimizde en fazla ihtiyaç duyduğumuz şeylerden birisidir samimiyet.
İnançlarımız, değerlerimiz, ideolojilerimiz, tercihlerimiz birbirlerimize karşı samimi olmada engel teşkil etmemelidir.
Samimiyet, birbirlerimizi anlamaya çalışmanın ilk basamağıdır.
Birbirlerine karşı içten olmayan kimselerin birbirlerini anlamaya çalışmasını bekleyemeyiz.
Samimiyet, insan ilişkilerinin temelidir; tüm insani muameleler bu temel üzerinde yükselir.
Bir toplumu güçlü kılan insanların aynı düşünceye sahip olup olmaması değil, birbirlerine karşı samimi, içten davranıp davranmamasında yatmaktadır.
İkiyüzlülük, özü sözü bir olmama halidir.
İkiyüzlü kimsenin kalbinde olanla dışarı yansıttığı farklıdır. İçerisinde kin barındırır ama dışarı yansıtmaz; ya da kalbinde yanlışa olan sevgi vardır ama yine yansıtmaz. Çünkü çıkarları onu gerektirir.
İkiyüzlü insanlar samimi olamazlar. Çünkü onlar çıkarları nerede ise oraya doğru eğilirler, menfaatleri nerede ise oraya doğru bükülürler. Bunun için de yanlışı doğru gibi savunmaktan, doğrunun üzerini örtmekten çekinmezler.
Samimi kimsenin nezdinde, yanlış kendi sevdiği kimseden de gelse yanlıştır; doğru sevmediği kişiden de sadır olsa doğrudur.
Samimi kimse yanıltmaz, çarpıtmaz, yanlışa sevk etmez; ikiyüzlü ise yanıltır, çarpıtır ve yanlışa sevk eder.
Samimi kimse hakikatin peşinde olur; ikiyüzlü ise çıkarlarının.
Samimi kimse adaletin peşinde olur; ikiyüzlü kimse ise menfaatlerinin.
Samimi kimse yapıcı, birleştirici ve toparlayıcıdır; ikiyüzlü kimse ise yıkıcı, ayrıştırıcı ve dağıtıcıdır.
İkiyüzlü kişi o kimsedir ki, hakikatle çıkarları, adaletle menfaatleri çatıştığında çıkarları ve menfaatlerinden yana saf tutar.
Samimi kişi olayları çarpıtmaz. Olduğu gibi yansıtır. Kendi çıkarı, grubunun menfaatleri için yalana başvurmaz. Yalanı bile isteye savunmaz, doğruyu gizlemez.
Samimiyet yitirilmesi gereken en son vasıf olmalıdır; samimiyeti yitirmemek için mücadele edilmelidir.
Samimiyet, bir toplumun fertlerini bir arada tutan en güçlü bağlardandır.
Samimiyet yitirilmişse, geride ne kaldığının hiçbir önemi yok.
Dinin samimiyet olduğunu da akıldan çıkarmayalım.