“Şairane Barınır İnsan Yeryüzünde ”

Abone Ol

“Önce söz vardı” diyor İncil ve İkra(oku) diyor Kur’an. Sonra yemin ediyor Nûn’a. Sözün namusundan kalemin namlusuna geçiyor kelimeler. Ve şiir doğuyor.

Doğu’da ya da Batı’da fark etmez, şiir semavi boyutla irtibatlıdır. “İlk dize Tanrı’dandır” derken Valery, ya da “ İnsan düşlerken tanrı, düşünürken dilenci” derken Hölderlin, kastı mahsus hep ilahi boyutadır. Çünkü insani boyutun kelimeleri yetişmez şiire. İnsanların hizasında yazılsa da Tanrı katındandır şiir. Bu yüzden şiir demiştir cahiliyye Arapları Kur’an ayetlerine. Bir söz ancak şiir olursa o kadar güzel olabilir onlara göre.

“Şairler, kelimelerin imparatorlarıdır” der Cemil Meriç. Kelam bir coğrafyaysa şairler kraldır hep ona göre.

“Şiir büyük zekaların rüyalarıdır” derken Lamartine, düşe düşünceyi katar. Ve kalple kafayı kesiştirir dizelerde. O dizelerden hep şiir yükselir biteviye.

Ben de derim ki üstadların yanında bir karınca olarak, şiirin olmadığı dünya yok hükmündedir. Çünkü “insan şairane barınır ancak yeryüzünde”.

Hölderlin’in, söylediği çağda ne kadar karşılığını bulmuştur bilemem ama benim için her çağda bir ve hakikattir bu söz.

Ali Ural’a göre şiir üç şekilde yazılır. “Okunarak yazılanlar, yazılarak yazılanlar ve yaşayarak yazılanlar.” Nazarımda üçü de kıymetlidir. Ola ki, birini ötekilere tercih edeceksem yaşayarak yazılan şiiri tercih ederim. Çünkü içlerinde en zoru o dur. Aynı zamanda en belirsizi. Ama insana en yakışan da budur. Çünkü şiir yazmak Valery’nin dediği tanrısal ilhama mazhar olmaktır. Yani gelen bir şeydir. Tercihi aşan bir şey olarak şiir, yazılandan ziyade yazdırılandır.

Vaktiyle İsmet Özel’e  gazetede neden yazıyorsunuz diye sorduğumuzda para için diye cevap vermişti, zira maişet diye bir dert vardı. Şiiri ne için yazıyorsunuz diye sorduğumuzda onu yazmama seçeneğinin olmadığından bahsetmişti. Fıkrayı bırakabilirdi ama şiiri bırakamazdı İsmet Özel. Çünkü şiir, altını kesbiyetle doldursanız da vehbi bir işti. Kısmi vehbilikle kümülatif kesbiyetin kesişme noktasıydı şiir ve yazılandı.

Şiir öyle bir yerde durur ki, size ulaşmadığı sürece siz ona ulaşamazsınız. Bu konudaki tüm çabalar beyhude dense yeridir. Yeni sinemamızın önemli yönetmenlerinden Reha Erdem’in başından geçen bir olay buna örnektir. “Kosmos”  sonrası bir söyleşide, Reha Erdem filmlerini şiir gibi diyerek nitelemişti moderatör hanım. Bu söz karşısında Reha Erdem, beklenmedik bir cevap vererek hanımefendiyi düzeltmiş ve “şiir yazamadığım için film yapıyorum” demişti. O da biliyordu ki, şiir yapmakla değil yapılmakla ilgili bir şeydir.

Şiir gibi yaşamaksa, o bambaşka bir şeydir. Yaşayarak şiir yazmak, gittiği her yerde ilhama açık olmak değil gittiği her yerde ilhamla nefes almaktır. Bu yüzden ilahi dokunuşu zamanın bütün birimleri ve biçimlerine yaymaktır.

Hölderlin’in “şairane barınır insan yeryüzünde” sözüne geri dönecek olursak!

İnsanın dünya denilen gezegende yaratılışa uygun yaşayışının ancak şairane barınmakla mümkün olduğunu söyler Hölderlin.(Belki o bu anlamı yüklemez ama ben bunu anlıyorum o sözden). Şairane barınmak, bir zamanlar, İstanbul’da insanların sanat yapar gibi yaşamalarına benzer. Bu, her an şiir hassasiyeti ve inceliğiyle davranmak, her şeye de o gözle bakmaktır. Kıyafetten davranışa, iş yapma biçiminden algılama biçimine şiire durmak, şiire vücut vermektir. Bunu medeniyete dönüşmüş toplumların yüksek seciyelerinde görmek mümkündür. Özellikle de medeniyetlerinin zirve noktalarında.

Hayatın içinde bir damar olarak nefes alan şiir durmadan ses yükseltir ve kan pompalar, bir yanıyla dünyada diğer yanıyla ukbada seyredenlere. Onun yükselttiği ses, bazen Süleymaniye olarak çıkar karşımıza, bazen Itri’nin bestesi olarak. Her dem tazedir ve karşılık bulur arzımızda. İnsanın başka türlü barınma imkanı yoktur çünkü. İnsan olarak kalması buna bağlıdır.

Nedir insan olarak kalmak? Hayatında şiir olmayanlar insan değil mi?

Sokaktaki anlamıyla alırsak insanı, hayatında şiir olmayanlar insan değil evet. Ama benim ve bu yazının insan kelimesinin sokaktaki anlamıyla işi-m yok. Eğer insan Allah’ın muhatap alıp mükellef tuttuğuysa, sıradan anlamlara hapsedilecek bir kelime değildir. O kelimenin vücudu insan da sıradan değildir. İnsan yaratıldığı günden beri olmaktadır. Yaşadığı sürece olmaya devam edecektir. Onun hem olması hem de olduğu şey üzere kalması şiirle alakalıdır. Sadece şiirle mi ? Evet! Çünkü güzel olan her şeyde şiir vardır. Dolayısıyla güzel olan her şey şiirle alakalıdır. İnsan da güzeldir. Yaratılmış şeyler içinde şiire en çok yakışandır. Yaratılmış her şeyde şiir vardır ama en çok yakışan insandır. Çünkü şiir üreten yegane varlık insandır. Allah’ın şiir gibi yaratışına şiir gibi katılarak onu tamamlayan insandır.

İnsanın yaratılış bilgeliğiyle tabiata dokunuşu buna en güzel örnektir. Ki taşın şiire dönüşmesi bize mimariyi verir ve mimari hayatın içindeki en güçlü şiirdir. Tam da burada Bodrum’a, Ağa Han Mimarlık ödüllü “Demir Evleri”ne gidelim. Demir Evleri, mimarinin varlığa şiir gibi dokunup katılışının en iyi örneklerindendir. -Görenlerin şiir gibi bir yer demeleri işten bile değildir- Ki bu dokunuşu en güzel kelimelerle Bilge-mimar Turgut Cansever dile getirmiştir. Demir Evleri’yle ilgili şunları yazar Turgut Cansever:

“ Demir Evleri’nde yapılar, mütevazi fakat monümental, ciddi fakat hükmetmeyen, berrak, geometrik, taştan, betondan yapılmışlığın maddiliği ile gayri maddi varlıkların uçuculuğuna, teknik, maddi gerçekliklerin yalın ve katı ifadeleri yanında çekingen ve tevazu dolu, insani, sakin ve hareketli ifadelerin taşıyıcısı olarak vücuda getirildi. Böylece her yapı, çevrenin bir ziyneti, mukaddes tabiatın içinde, ulvi, efsanevi dansın, şarkıların parçası oldu.”

Neden böyle bir şey yapıyor insan? Neden “çevrenin ziyneti, mukaddes tabiatın içinde, ulvi, efsanevi dansın, şarkıların parçası” bir yaşam alanı vücuda getirmeye çalışıyor? Derdi ne?

Derdi insan olmak. Bunun için de şiire muhtaç. Şiir gibi yaşamaya muhtaç. Barınmaktan yaşamaya geçmek için şiire muhtaç. Nefes alıp veren bir varlık olmaktan çıkıp nefaset kokan nefeslere imza bir varlık için şiire muhtaç insan.

Ne demiştik?

Şiirin olmadığı dünya yok hükmündedir!

Baki selamlar.