Fenerbahçe ve Galatasaray bugüne kadar gördüğüm en kötü derbi maçlarından birini oynadılar. Arada bir parlayıp bir anda sönen, saman alevi gibi şuursuzca ataklar ve dengesiz futbol vardı sahada. Tribünler tamamen dolu, rüzgarı arkana almışsın, final gibi maça çıkmışsın, mutlak kazanman gerek ama sahaya yansıyan tek bir şey yok. Taraftar ne umdu, ne buldu? Galibiyete inanmayan bir Fenerbahçe buldu.
Yine de bu takıma kızmamak gerek; çünkü kapasite ve kalite yok denecek kadar az. Galatasaray en az yüzde 30 Fenerbahçe kadrosuna göre daha üst seviyede oyuncu kalitesine sahip lakin onlarda da 19 yıllık korku vardı. 19 yıldır Kadıköy de yenemediği ezeli rakibini bir dahaki sefere böyle de bir şekilde bulabilir mi, orası muamma.
Maç içerisinde enteresan şeyler de oldu; verilmeyen sarı kartlar kırmızı kartlar penaltı pozisyonları… Hakem atamaları yapıldıktan sonra Bülent Yıldırım için ligin en formda hakemi yorumunu yapanlar ne düşünürler bilemem ama bana göre inanılmaz derecede kötüydü. İlk dakikadan itibaren maçı idare etmeye çalışacağı hissi verdi. Fenerbahçe’de Mehmet Ekici en az iki kez, Neustadter de 1 kez sarı görmeliydi ama bu iki oyuncu kart dahi görmedi. Galatasaraylı Fernando’nun sert hareketinin karşılığı dünyanın her yerinde kırmızıdır, sarıyla geçiştirdi. Serdar Aziz penaltı yapmak için çok uğraştı ilk yarıda Skrtel’e ikinci yarıda Soldado’ya el ense çektiği pozisyonları tek görmek istemeyen Bülent Yıldırım ve ekibiydi.
Sözde şike iddiasıyla 3 Temmuz 2011’de FETÖ’nün hain kumpası ile yıpratılmak istenen bu camia, bugün başka bir mücadelenin içindedir. İçeride ve dışarıda ince ince kıyıma uğratarak maddi manevi sıradanlaştırma peşindeler. Ezeli rakiplerine yapılmayanlar, bu takıma kendi sahasında ve taraftarının önünde gözlerinin içine bakıla bakıla yapılıyor. Bunları Fenerbahçe’ye reva görenlere kimseden de bir tepki gelmediğinden, onlar da ‘sahipsiz köy’ Kadıköy’de elleri sopasız, rahat rahat gezmeye devam ediyorlar.
Allah’a emanet olun.