Günler önce bir haber kanalında TRT’de kadrosu da olan bir kişinin ” Bu iş artık Davutoğlu ile yürümez ” şeklinde posta koyan bir tavırla konuştuğunu görünce ilk önce irrite olmuş ve ardından bu üslupla ahkam kesmesinin arkasında yatan saiklerin neler olabileceğini merak etmiştim. Bazı sonuçlara ulaştım, ancak bu sözleri söyleyen kişinin üzerine yazmayı gerektirecek önemde olmadığını düşündüğümden köşemde bu mevzuya hiç yer bile vermedim, elde ettiğim tüm bilgileri de kendime sakladım.
Son yapılan AK Parti MKYK’sında, kurulun daha önce Genel Başkana devrettiği ” parti teşkilatlarını görevden alma ve yenisini atama” yetkisinin geri alınması konusunda, bu partinin Düzce teşkilatlanmasına katkıda bulunup uzunca süre il başkanlığı ve son döneme kadar büyük kongre delegeliği yapmış biri olarak her ne kadar şaşkınlığa düşmüş isem de, bilmediğimiz bir şeyler de olabilir temkinliliğiyle suskun kalmayı tercih ettim ve yapılacak tatmin edici izahları beklemeye koyuldum. Tam da bu esnada ” deli saçması ” olduğuna asla inanmadığım bir metin, ABD’li ünlü yazar John Grisham’ın sinemaya da uyarlanmış ünlü romanından arak ” Pelikan Dosyası” adıyla sosyal medyada isimsiz olarak dolaşmaya başladı ve gündemin neredeyse ilk sırasına oturdu.
Az önce (dün 12.30 suları) Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun AK Parti grup toplantısında yaptığı konuşmayı ve toplantı salonundaki havayı görmeseydim şayet, belki de bu konuyu soğurulmak üzere yine dimağımda depolama eğilimi gösterebilirdim. Hoca, tüm bu yaşananların kabul edilemezliği karşısında ses tonu ve yüz hatlarına yansımasını engelleyemediği kırgınlığı, öfkesi ve en önemlisi davaya olan aşkının içrek samimiyetiyle konuştu. Bu konuşmaya ve içerdiği hamiyet dolu tüm mesajlara AK Parti kurucusu Cumhurbaşkanımız Erdoğan da yürekten imzalardı.
O halde olup biten ne ? Kimler neyin peşinde ? Gerçekten ortada hiç bir şey yok, her şey süt liman ve dışarıdan birileri AK Partiyi karıştırmak için senaryolar mı yazıyorlar ?
Yok, bana göre hiç öyle değil !.. İçeride basın, bürokrasi ve hatta Cumhurbaşkanı ve Başbakan danışmanlarının bir kısmıyla, hatta yakın çevreleri içerisinde bulunan birileriyle güçlü temasları da olan bir güruh var. Bazen çizdikleri hayali ” Erdoğan Dehşet İmparatorluğu ” üzerinden kendilerine her türlü rantı sağlayan , olmassa ” ihanete Uğrayan Erdoğan” imgesi üzerinden kendi iktidarlarını yeniden kurmaya çalışan ve bunu sağlamak için de hiç bir kutsal tanımayan bir kitle bu. İlkeleri yok, günlük yaşayan ucuz adamlar bunlar. Paraları bitip aç kaldıklarında iki lahmacun ısmarla tüm sırları kusarlar. Burada isimler söz konusu olmaz, zira bu bir tıyniyettir en nihayetinde. Bunların bir kısmı da, eski forsları olmadığından muzdarip zavallılar; meseleleri para değil, hükümranlıktır.
İslam, medeniyet, ülkenin ve coğrafyanın geleceği, mazlumlar, tarihsel rolümüz, şu bu, zerre umurlarındaysa kendimi yakarım !. Eski siyaset geleneği ruhlarını karartmış bu karakter, ahlak ve ilim yoksunu güruh bir şekilde Erdoğan’ın ya da şu bu konjonktürün kendilerini getirdiği makamların ‘avantajlarından” yoksun kalınca, esasen direkt Erdoğan’a vuramadıklarından, güya zayıf halka olarak gördükleri Davutoğlu üzerinden Erdoğan’a karşı harekete geçmişlerdir. Gördüğüm ve okuduğum budur !
Dün Kanal A’da Fatin Dağıstan’lı dostumuzun ” Manşetlerin Dili” programında Alper Tan ağabeyimiz sarsıcı bir şey söyledi; ” 1.7 Milyarlık İslam dünyasının ittihadına, en ufak bir fikir ayrılığına düştüğümüzde ve özellikle böylesi bir dönemde bu gibi ucuz kavgalarla mı önderlik ve örneklik edecek AK Parti ? Bu olmaz.. ”
Aynen katılıyorum dostumuza!…
Bu konularda çok gerekli olmaz ise artık bir daha konuşmayacağım. Ruhumu daraltıyor zira…
Son bir soruyla bitiriyorum; Sahi kimler bunlar, kimler sanallığa sığınan korkak şarlatanlar ? Bunları teşhis ve teşhir etmek benim görevim değil.. Lütfen ama…
Selam ve duayla…