(Zaten yok… yollarına düştüğüm’e)
Sırf sabah tez olsun diye
Anlatıyorum bu hikayeyi
Bir ırmak yavrusuna
Deniz nasıl tarif edilirse
Öyle anlatıyorum
Nefesim esiyor dumanında dağların
Okşayabilir mi diye saçlarını
Zaten yok aşıkların
Sırf sabah tez olsun diye
Anlatıyorum bu hikayeyi gülüm
Mecnun’un bitirdiği yerden
Besmeleyle açıyorum kitabını aşkın
İçimizden geçen selamsız yolcular
Arayabilir mi diye omuzlarını
Ağlamak için de olsa
Mavi yürekli adamların
Sırf sabah tez olsun diye
Anlatıyorum bu hikayeyi
Öperek iki kaşının ortasından
Yangın yürekli adamların
Haddini aşan sakıncalı şarkıların
Saklayabilir mi diye sırrını
Dişlerimle kazıyorum toprağın
Yumuşak ve onurlu karnını
Sırf sabah tez olsun diye
Anlatıyorum bu hikayeyi gülüm
Gecenin kalleş karanlığından çözerek
Tutuyorum çetelesini sabrımın
Adını yalnız benim bildiğim yıldızlar
Uzanabilir mi diye ellerine
İçimizde üşümüş çocukların
Sırf sabah tez olsun diye
Anlatıyoruz bu hikayeyi
Yalnızlığından usanan bir adamın
Bin yıldır biriktirdiği özleme dair
Sahipsiz yazılan bir dilekçesi
Kendinden sıkılmış küçük bir serçesi
Anlatıyorum işte bu hikayeyi gülüm
Olabilir mi diye
Aşka dair bir gerekçesi