Putin tüm dünyanın gözü önünde Suriye’de katliam yaparak, okulları ve hastaneleri vurarak, insani yardım konvoylarına saldırarak insanlığa karşı suç ve savaş suçu işliyor.
İki kutuplu dünyada en azından bir güç dengesi vardı.
Rusya’nın karşısına Amerika çıkardı.
Bugün o da yok.
Rus uçaklarının Suriye semalarında diledikleri gibi dolaşıp masum insanların üzerine kullanımı yasak bomba yağdırmalarını engellemeye devrimcilere verilecek bir miktar Stinger yeter.
Fakat ona da Washington izin vermiyor.
Birleşmiş Milletler de, Güvenlik Konseyi’nde veto hakkına sahip Rusya’ya dur diyecek halde değil.
Peki, Rusya’nın bu çılgınlığına kim son verecek?
İbrahim Kalın, Pazar günü Sabah’ta yayınlanan “Savaş ve Diplomasi Arasında Suriye Krizi” başlıklı yazısında şöyle diyor:
“Suriye savaşının bize gösterdiği bir şey var: Diplomasi, ancak sahada adil bir güç dengesi olduğunda anlamlı bir araç haline gelebilir. Suriye görüşmelerinin gelecekte anlamlı bir sonuç üretmesinin yolu, uluslararası toplumun Suriyeli muhalifleri ve güvenli bölge oluşturma fikrini desteklemesinden geçiyor. Aksi halde ne DAİŞ terörü, ne Rus yayılmacılığı ne de mülteci krizi ortadan kalkacak. Suriye halkını DAİŞ ile Esed rejimi arasında tercih yapmak zorunda bırakmaya çalışan Rusya-İran stratejisi, sadece masumların acı ve çilesini arttıracaktır.”
Şimdi asıl sorulması gereken soru şu:
“Sahada adil güç dengesini kim sağlayacak?”
Uluslararası toplumun “Suriyeli muhalifleri ve güvenli bölge oluşturma fikrini desteklemesini” beklersek ortada Suriye halkı diye birşey kalmayacak.
Rusya ve İran, Beşşar El Esed’in yanında.
Askerleriyle, subaylarıyla, savaş uçaklarıyla ve silahlarıyla Suriye’de.
Biz de Suriye halkının yanındayız.
Bu konuda “asla izin vermeyeceğiz” şeklinde gayet net ve keskin açıklamalar da yapıyoruz.
Fakat yanında olduğumuz Suriye halkı, Türkmen kardeşlerimiz bombalar altında can verirken, rejim ve müttefiklerinin desteğiyle PYD/YPG adım adım Türkiye’yi kuşatırken insani yardım, sınırı açma, mülteci kampı kurma ve benzeri adımların ötesine şu ana kadar maalesef çok fazla geçebilmiş değiliz.
Bu arada haksızlık olmaması için şunu itiraf etmemiz gerekir.
Türkiye elbette hiçbir şey yapmıyor değil.
Rusya’nın hava sahası ihlali yapan uçağını düşürdük.
Şu an sınırdaki obüslerle PYD/YPG hedefleri vuruluyor.
Benim kastettiğim sahada dengeleri değiştirecek, Rusya-İran stratejisinin masumların acılarını ve çilelerini artırmasına engel olacak adımlar.
Rusya’yı durduracak ve Suriye’de adil güç dengesini sağlayacak adımları Suriye halkının gerçek dostu Türkiye de atmazsa kim atacak?
Türkiye o adımları herşeyden önce kendi milli çıkarları ve güvenliği için atmak zorunda.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Kiev’de Ukrayna Başbakanı Arseniy Yatsenyuk ile düzenlediği basın toplantısında yine gayet net konuştu.
“Eğer Rusya bir terör örgütü gibi davranmaya devam edip sivilleri evlerini terk etmeye zorlarsa, çok kararlı bir yanıt veririz” dedi.
Halep ve kırsalında rejime karşı savaşan dokuz grup, Ahraru’ş Şam eski genel komutanı Ebu Cabir Hişam Eş-Şeyh komutasında birleşti.
Devrimci grupların birleşmesi sahadaki dengeler açısından hayati öneme sahip.
Fakat Rusya ve İran’a karşı güç dengesini sağlamak için yeterli değil.
Suriye halkının dostlarının nitelikli silah desteği gerekli.
Kimsenin Türkiye’den savaşa girmesini istediği yok.
Fakat terör örgütü gibi davranmaya devam edeceğine kesin gözüyle bakılan Rusya’ya o çok kararlı yanıtı geç olmadan vermeliyiz.