Dağlık Karabağ’da 44 gün devam eden Azerbaycan-Ermenistan savaşı sonunda, 10 Kasım’da imzalanan ateşkes antlaşmasıyla Güney Kafkasya’da yeni bir dönem başladı. Şüphesiz iki devleti “ateşkese” götüren ve Ermeni işgali altındaki topraklarını Azerbaycan’a kazandıran, Azerbaycan ordusunun ezici zaferi ve Türkiye’nin bu sürece katkılarıysa da, antlaşmanın mimarı Rusya’dır. Antlaşma masasını kuran ve savaşan devletleri davet eden güçtür.
Dağlık Karabağ Antlaşması daha yeni imzalandığından, sahip olduğu maddelerin taşıdığı “anlamlar” henüz sahaya yansımadığı için, bölgede sebep olacağı değişimler hakkında öngörüde bulunmak biraz zordur. Fakat gerek antlaşmanın içerikleri ve gerekse Karabağ savaşı sürecinde aktif olarak rol alan Türkiye ve Rusya’nın izledikleri politikalara bakıldığında, Güney Kafkasya’da şimdiden sonra oluşacak güç dengeleri hakkında bazı mülahazalarda bulunulabilir.
İmzalanan 10 Kasım ateşkes antlaşmasına göre, bu zamana kadar olmayan fakat antlaşma hükümleri gereği hayata geçecek olan iki bağlantı yolu, bölgenin kaderini değiştirecektir. Bunlardan bir tanesi Dağlık Karabağ’ın merkezi Hankendi’nden Laçin koridoru ile Ermenistan’a bir ulaşım şeridinin açılmasıdır. Karabağ’a yerleşecek olan Rus askerleri bu ulaşım şeridinin güvenliğini sağlayacağı gibi, ağırlığı Hankendi ve çevresinde olan Ermeni nüfusu Karabağ’da tutmaya yöneliktir. Karabağ’da güven duyacağı veya dayanacağı unsur olarak Ermeni nüfusun bulunması Rusya için temel politikadır.
İkinci ve daha da önemli olan Azerbaycan ile Nahcivan özerk cumhuriyeti arasında bir ulaşım koridorunun açılmasıdır. Azerbaycan’ın her zaman seslendirdiği fakat bugüne kadar karşılık bulamadığı bu ulaşım yolu açılırsa, Güney Kafkasya’nın kaderi ekonomik olarak da değişecektir. Bu yol aynı zamanda Türkiye’nin karayolu ile fasılasız, Kafkasya ve oradan da Orta Asya’ya kadar irtibatını sağlayacaktır.
Fakat bu zamana kadar Rusya’nın Kafkasya politikasında, “Ermenistan uzantısı” ile Türkiye’nin doğu yönündeki irtibatını kesmek temel prensip olduğu için, söz konusu ateşkes antlaşmasında yer alan bu hükmün hayata geçmesi önem arz etmektedir.
Azerbaycan ve Ermenistan arasında devam eden savaş sürecinde, Türkiye ve Rusya etkili devletler olarak ön planda yer almıştır. Savaşın sonlandırılması süreçlerinde dikkatler hem Moskova ve hem de Ankara üzerinde toplanmıştır. Özellikle Türkiye’nin etkili desteğinin Azerbaycan zaferinin arkasındaki güç olduğu bilinmektedir.
Ateşkes sürecinde oluşan tabloya bakıldığında, masada iki devleti bir araya getiren Rusya yer alırken, bölgede aktif olan Türkiye’nin olmaması bir eksiklik olarak görülebilir. Fakat, Rusya devlet yetkililerinin de ifade ettikleri gibi, her ne kadar Türk askeri fiili olarak Karabağ’da yer almayacaksa da, barışın korunması sürecinde “etkin” olacak olması, Kafkasya’daki güç dengeleri arasında Türkiye’nin de yer aldığını göstermektedir.
Tarihi arka planda, Kafkasya’nın önceki asırlardaki hakim gücü olarak Osmanlı devletinin varisi Türkiye’nin, fiili olarak bölgede görünmesini Rusya hoş karşılamasa bile, şartlar bunu realite olarak sahaya yansıtmıştır.
Elbette, 44 gün devam eden Karabağ savaşında önemli olan husus Azerbaycan’ın işgal altında kalan topraklarını kurtarmasıdır. Bu sürecin kazananlarının Azerbaycan, Türkiye ve Rusya olduğu, kaybedenlerinin ise Ermenistan, Fransa, İran ve bölgede bir şekliyle yer alan diğer güçler olduğu tarihsel hafızada yerini almıştır.
Rusya, Kafkasya’da artık tek güç değildir.