Türkiye tarihinin en uzun bayram tatillerinden biri olan 10 günlük bayram tatilini geride bıraktık.
Çorum İskilip’in yüksek bir dağ köyünde ormanın tam da içinde yurtdışından ve ülkenin dört bir yanından gelen aile bireyleri ile tabiatla baş başa bir bayram ve bir hafta geçirdik.
Bu süre içerisinde hemen har anı insanlarla hemhal olunarak geçirilen zamanın ne kadar değerli ve bereketli olduğunu bir kez daha görme imkânınız oluyor.
Başınızı gökyüzüne kaldırdığınızda hemen hiçbir şehirde asla bu denli net göremeyeceğiniz milyonlarca yıldızın var olduğunu, hayatın her yerde aynı olmadığını yine yeniden fark ediveriyorsunuz.
Teknolojinin çoğu nimetinden uzakta geçirilen bir hafta: Televizyon yok, internet yok.
Rutinden ve şehrin karmaşasından uzak bu süre zarfında bazı konularda teknolojinin bir nimetten çok külfet olduğunun da bir kez daha farkına varıyorsunuz.
Kısır televizyon tartışmalarından uzakta, insanların sinir uçlarını harap eden haber ve köşe yazıları ve gündemlerin ruhunuzu ne denli harap ettiğini böyle anlarda fark edebiliyorsunuz. Bu noktada ruh sağlığımıza gereken ihtimamı göstermediğimizi de fark ettim.
Bayram dönüşü acaba bu bir haftalık sürede neler kaçırdım diye geçmişe göz attığımda çok da bir şey kaçırmadığımı gördüm.
Murat Başoğlu ile başlayan ensest tartışmaları, Vatan Şaşmaz cinayetinin aklınıza dahi gelemeyecek boyutlarının dünyanın en önemli meselesi imiş gibi inceden inceye günlerce ele alınması, Yurt dışına kaçan başta FETÖ lideri Gülen ve HDP’li iki milletvekilinin de bulunduğu 130 kişiye yurda dönmesi için verilen 3 aylık sürenin dolması, Her bayramda olduğu gibi trafik kazalarında yitirilen onlarca can, İmam hatipler, tarikat ve cemaatler, Myanmar’da yaşanan insanlık dramı ve kaçan Rohingya Müslümanlarının sayısının 150 bini bulması, Hidrojen bombası denemesi yapan Kuzey Kore, A Milli Futbol takımının Ukrayna’ya 2-0 yenilip ardından 7 oyuncu değişikliği ile Hırvatistan karşısında aldığı 1-0’lık galibiyet, Akşener’in kuracağı yeni parti vs vs…
Belki bu gündemlerden daha başkaları da olmuştur ama benim dikkatimi çeken bunlar oldu. Bu zikrettiklerim içerisinde hiç kuşkusuz en önemli olanı Arakan’da yaşanan insanlık dramı.
Kasıtlı olarak dolaşıma sunulan sahte görüntüler orada yaşanılan vahşetin olmadığı anlamına gelmiyor. İşi sulandırmaya yönelik bu operasyonlar karşısında herkesin çok dikkatli olması gerek.
BM’ye göre son bir yılda Myanmar’dan kaçanların sayısı 230 bini buldu. İşin tuhaf yanı Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres’in “Etnik temizlik riski var” demesine rağmen kayda değer adımlar atılmıyor.
Nobel ödüllü Myanmar liderinin katliamlar için sessiz kalması da olayın bir başka boyutu.
Bangladeş’e sığınabilmek için bin bir güçlüğe katlanan Arakanlı Müslümanlar’ın Myanmar’a geri dönmemesi için sınıra mayın döşenmesine sözde medeni(!) dünya yine sessiz.
Bayramın ilk günü yayınlanan yazımda da belirttiğim gibi günümüz dünyasında her şey “güç” ile çözülüyor. Özellikle de askeri güç.
Eğer güçlü bir devlet değilseniz oyun kurucu olamayacağınız gibi oyunları bozmaya da gücünüz yetmez. Dünyadaki mazlumların sesi konumunda olan tek ülke Türkiye’nin çok daha güçlü olması her açıdan lüzumlu.
Gönlünüzden güzellikler eksik olmasın, dostça ve sevgi ile kalın…