Rojava’nın adı Hurşit Külter olsun

Abone Ol

Hatırlarsınız…

Çukur Savaşı döneminde HDP’nin bir diğer Eş Genel Başkanı Demirtaş önderliğinde! “Hurşit Külter nerede” diye bir kampanya başlatılmıştı…

Hikaye şuydu: “Hurşit Külter, Devlet güçleri tarafından gözaltına alınmış ve ondan bir daha haber alınmamıştı.”

Ülkenin Kominist, Sosyalist, Kemalist, Marksist, Apoist, Hümanist diye geçinen; siyasetçisinden-akademisyenine, gazetecisinden-sanatçısına kendisini “muhalif” olarak tanımlayan herkes ve tabi bir ailede karı-koca arasında vuku bulan sorunlardan bile bir şekilde devleti sırtından hançerleme fırsatı kollamayı kendine dava edinen FETÖ’cüler bu kampanyaya sorgusuz sualsiz canla başla katılmıştı…

Vahdettin İnce ağabeyinin deyimiyle “Cumartesi anneleri, Pazar babaları, Pazartesi bacıları nümayiş yapıyordu.” Zaten onların en iyi yaptıkları şeydi; olmayanı olmuş, olmuşu olmamış gibi göstermek.

Biz ısrarla “Hurşit Külter Kandil’de” dedik çünkü yerel kaynaklar Hurşit yoldaşın(!) Kandil’e “Şırnak tamam, halk hazır, militanlar gelsin, zafer kesin” demiş ama PKK Şırnak’ta hezimet yaşamıştı ve Kandil Hurşit’i hesap vermeye çağırmıştı…

Bu kampanyayı başlatanlar bu gerçeği çok iyi biliyordu ve Hurşit’in Kandil’de infaz edileceğinden emin oldukları için kampanyayı başlatmıştı.

Derken….

Hurşit Külter, aylar sonra Kerkük’te ortaya çıktı (nasıl olduysa PKK infazından kurulmuştu?!) ve medyaya akıl kırıntısı taşıyan kimsenin hatta solcuların bile inanmayacağı bir kurtulma hikayesi irat etti.

Milletin tümüne yine yalan söylenmiş, yine kendilerine inanan insanların duyguları istismar edilerek bir yalana alet edilmiş, bir annenin daha gözyaşına aldırmadan acısı üzerinden siyasi rant devşirilmiş ve toplumun tümünün “bir insan için endişelenme” erdemi katledilmişti.

Şimdi gelelim asıl mevzumuza…

Suriye’de yaşayan tahminen 2 milyon Kürt vardı. ‘Tahminen’ diyorum çünkü Baas rejimi birçoklarını vatandaş kabul etmediği, kimlik ve mülk edinme hakkı vermediği için nüfus sayımlarında sayılmıyorlardı…

Suriye iç savaşı başlayınca orada yaşayan Kürtler de Suriye muhalefeti içerisinde yerlerini aldılar ve Esed’e karşı protesto eylemlerine katılarak haklarını telep etmeye başladılar.

Bu hak talebine Esed yerine rejimin bekçiliği görevini üstlenen PYD cevap verdi ve rejime karşı olan Kürtlere silahla saldırarak protesto eylemlerini kan dökerek bastırdı. Dünyaya “Kürtler Suriye’de rejimden yana” olduğunu ilan etti. Hatta rejim adına tüm Suriye muhalefetine savaş açtı.

Suriye’de rejimin bekçiliğini yaparken Türkiye’de ise Kürtlerin desteğini kazanmak için “Bağımsız Kürdistan” söylemini işledi “Bîjî serhildana Kobani/Rojava” sloganı ile binlerce Kürt gencini kandırıp kendi safında savaşmak için götürdü…

Bizler yine dilimiz döndüğünce, avazımız çıktığınca bağırdık, “PYD’nin Bağımsız bir Kürdistan veya Fedarasyon veya Özerklik hedefi yok. PYD, İran ve Esed’in kendisine verdiği bekçilik görevini yapıyor” dedik. Dedik ama bin türlü yafta yedik, hain ilan edildik.

Hâlbuki gören gözler için her şey o kadar açık ve netti ki; Qmişlo havaalanında Rus, İran ve Esed güçleri vardı ve PYD sadece onların bekçiliğini yapıyordu. Kurduğu Kantonların eş başkanlarından tutun da en alt düzey memura kadar maaşları Esed tarafından ödeniyordu.

Salih Müslim, defalarca dünya kamuoyuna “Bizim bağımsızlık, federasyon veya özerklik hedefimiz yok; biz Esed ile birlikte Demokratik Suriye’yi inşa edeceğiz” derken yine Türkiye’de HDP ve basını üzerinden “Bağımsızlık/Devrim” propagandasına devam ediyordu.

Derken “Bağımsız Kürdistan” söylemi yerini “Batı Kürdistan” (Rojavayê Kürdistan) söylemine bırakmış, bir süre sonra “Kürdistan” söylemi terk edilip sadece “Rojava” ismi kullanılmaya başlanmış ve bağımsızlık yerine federasyon konuşulmaya başlanmıştı….

‘Bağımsızlık’tan ‘Fedarasyon’a ondan ‘Özerk Kantonlar’a ondan da Demokratik Suriye’ye verilen YALAN hikaye en son PYD tarafından yapılan açıklama ile yerini “Kuzey Suriye” söylemine bıraktı.

Tabi bu yalan binlerce Kürt gencinin ölümüne, yüz binlerce Kürdün yerinden yurdundan olmasına, şehirlerinin yıkılmasına ve binlerce Kürdün Esed hatırına PYD zindanlarına atılmasına ve daha da önemlisi Kürtlerin bu coğrafyada tüm Müslümanlar’a düşman yapılmasına ve Kürt çocuklarının DAEŞ üzerinden İslâm’a düşman olmasına sebep olmuştu…

Tüm bu olanların PKK için tabi ki bir önemi yoktu hatta ciddi kazanımlardı. PKK için her tabut, bir siyasi miting ve propaganda aracı, her acı da istismar edilecek bir alan demekti.

Türkiye’de yaşayan Kürtlerin çözüm süreci ile elde ettiği tüm kazanımlarını kaybetmeleri ve PKK’nın Kobane’de elde ettiği ‘iktidar alanı’nı bir ihtimal Sur’da, Cizre’de ve diğer yerlerde elde etme adına binlerce Kürdün ölmesi, yüz binlercesinin evsiz kalması da yine PKK için ilerde potansiyel propaganda malzemesi ve istismar alanı olarak birer kazanımdı…

Bu kadar kolay yalan söyleyen ve söylediği yalanlara tabanını bu kadar kolay ikna edebilen;

‘Bağımsız Kürdistan’dan ‘Kuzey Suriye’ye gelen, ‘Kürt Özgürlük Savaşçısı’ndan ‘Esed’in Askerleriyiz’ noktasına gelen ve son açıklamasıyla ‘artık Rojava demek bölücülüktür’ diyen PKK/PYD’ye önerimdir:

Rojava’nın adı Hurşit Külter olsun.!

Olsun ki bir daha Kürt çocukları sizin yalanlarınıza inanıp ölmesin. Hem bu isim Suriye’deki sahibiniz olan Esed’i kızdırmaz hem de Türkiye’deki sahipleriniz olan Türk solu kırıntıları için de yeni bir nümayiş vesilesi olur ve size belki ‘aferin’ deme lütfunda bulunurlar.

Selam ve dua ile…