Risale-i Nur’un “erkân talebesi” üzerine…

Abone Ol

-1928 doğumluydu

-“İ’caz-ı Kur’an’ı beyan et” emrine mazhar olan Bediüzzaman Hazretleri ile mektuplaşmış ve talebeliğe kabul edilmişti…

-Memleketimizde süfyaniyetin; türlü hi’le ve hud’alar ile Kur’an şakirtlerine hücum ettiği bir zaman da; Risale-i Nur hizmetinin memleketimize yerleşmesi için mücadele etmiş, tahammülü zor çile ve sıkıntıları göğüslemişti…

-Unutulmamalıdır ki o zaman da, Kur’an hizmetinde hadim olmak; “kor ateşini” avuçta tutmak kadar meşakkatliydi.

-Bediüzzaman Hazretleri vefat ettikten sonra; “Sadakatli varisim” hitabına mazhar olan Hacı Hulusi Yahyagil Hazretlerine intisap etmiş; hazretin son nefesine kadar yanından ayrılmamıştı.

-Şu an da Risale-i Nur hizmetini temsil eden ve “saffı evvel” denilen ne kadar zevat-ı âlîye varsa, onun rahle-i tedrisinde geçti desem, mübalağa etmem…

-Hacı Dede ismiyle maruf; Erzurumlu Hacı Vahdettin Hızıroğlu’ndan bahs ediyorum. Geçenlerde vefatını büyük bir teessür ile öğrendim. Gıpta ettim; Rabbim acaba bize de böyle müstakim bir ömür ve şerefli bir ölümü verir mi diye?

-Aslında Üstadı ile aynı kaderi paylaşmıştı. Risale-i Nur ile “İ’caz-ı Kur’an’ı” beyana hizmet eden Üstat hazretleri, nasıl 28 sene türlü türlü işkencelere maruz kalmış ve tecrit-i mutlak-a terk edilmiş ise; Hacı Dede’de Risale-i Nur hizmetinin önemli bir esası olan “şerh ve izah” hususunda, asrımızın ehemmiyetli âlimlerinden Molla Muhammed Hocayı yalnız bırakmamış ve asrın süfyanının aleyhinde yaptığı propagandalar neticesinde; sıkıntılı, meşakkatli bir tecrit ile, tek başına bırakılmıştı…

-Eğer Üstadından aldığı “Şerh ve İzah” vazifeyi kudsiyesini deruhte vazifesinde hadim olmayaydı; dünya bütün şatafatıyla kendisine gülecek ve etrafında on binler, belki de yüz binler olacaktı. “Hakkın hatırı alidir” düsturu ile hareket eden zevat-ı aliye misali; O’da dünya ve şaşasını, elinin tersiyle iten yiğitler sınıfına dahil oldu.

-ilk 2002 yılında kendilerini Erzurum’da ziyaret etme şerefine nail oldum. Senelerdir anlamakta zorlandığım Risale-i Nur eserlerinin; bu zevat-ı aliye ve emsali ile anlaşılır olduğuna kani oldum.

-Geçenlerde arkadaşımın bana attığı ses kaydında; bir Risale-i Nur dersi sonrası yaptığı dua; İnanın hayatımda duyduğum en müstesna ve bedi dualardan biriydi…

-Yusuf Selami hocam; Kitap, Sünnet, İcma ve Kıyasın ehemmiyetine vurgu yapmak için; Hacı Dede’den şu misali getirmişti. “Hacı Dede’den şöyle duymuştum: Rahmetli anam derdi ki: ‘Oğlum; herkes herkesin her şeyini nazar eder. Ama kimse kimsenin aklını nazar etmez. Çünkü; kimse kendisinden daha akıllı birini görmez. Demek bir mesele kitabiyse; boynumuz ona kıldan daha ince bir ip ile bağlıdır. Eğer mesele akli ise; kusura bakmayın ben sizden daha akıllıyım’ derdi.”

-Dost kimdir sorusuna şu şekilde cevap verir: “Dost odur ki; senin yanındayken sana Allah’ı anlata, senin yanında değilken seni Allah’a anlata…

-Başta Oğullarından; Said Hızıroğlu hocama, Feyzi kardeşime ve şahsen tanımadığım Mustafa Bey’e taziyelerimi bildirmek isterim. Cenab-ı Hak bizleri zevat-ı âlîyenin şefaatine mazhar etsin. Makamını âli, mekânını Cennet yapsın. Dünyaya garip gelen, garip yaşayan ve garip vefat eden bu Kur’an hadiminin ecrini bol versin. Amin…

Fiemanillah…