Rezalet

Abone Ol

Bazı işlerin ve bazı şeylerin bir kutsiyeti olduğuna inanırım ben kâri. Yani öyle sadece yapılan bir iş, bir fiil ve sıradan bir davranış olduğunu kabul etmem bazılarının. Misal ki yazmak bence kutsal bir iştir ve çoğu vakit ve elbette hakkıyla yapıldığı zaman dünyayı değiştirir. Ve hem ben manevi mükâfatının hiçbir dünyalık meta ile karşılığının olmadığına ve olamayacağına inanırım. Onun için yazarlık, alelade bir meslek olarak düşünülemez ve düşünülmemelidir. Ve bence bir iş ya da meslek de değildir zaten. Öyle olduğu ve o hale sokulduğu an kitap yerine kağıt, fikir yerine safsata dağıtıyor oluyorsunuz. Ve bu kitabın da yazmak fiilinin de izzetine zarar verir ve veriyor.

Biz şunu kabul edelim, pek çok işte ve pek çok alanda göğsümüzü kabartacak ve başarılı onca iş olmasına rağmen kültür meselesinde çolak kaldık. Bir ayağımız hep aksak. Çok güzel kültür merkezlerimiz var ama oralarda yapabildiklerimizi tartışmalıyız. Gençlik yetiştirmekte ya da yetişmiş gençliğe fırsat vermekte büyük eksikliklerimiz var. Farkında olmalısınız bunun. Gençleri, birilerinin ısrarla sokmaya çalıştığı pislik çukurlarına terk edemeyiz. Bunun için de gayretlerimiz yok değil ama yeterli de değil. Bütün bunları söylerken de Gençlik Spor Bakanlığımızın gençler üzerine yaptıkları çalışmaları ve emekleri de görmezden gelmek en iyi tabirle insafsızlık olur. Büyük, faydalı ve başarılı projeler yapıyorlar.

Bütün bunları aslında şunun için anlatıyorum; yıllardır memleketin neredeyse her şehrinde yüzlerce konferans verdim, bir o kadar imza etkinliğine katıldım. Gitmediğim şehir sayısı iki elin parmaklarının sayısı kadardır en fazla. Ve bunların hepsinde şunu gördüm ki kültür meselesinde noksanımız var ama buna karşılık bizleri iştahla ve muhabbetle bekleyen bir Anadolu var. Ve bu ihtiyacı karşılamak için de yapılan çok güzel çalışmalar var. Anadolu’da artık neredeyse her şehir belediyesi bir kitap fuarı ya da etkinliği yapıyor. Ve kabul etmeliyim bu iş için ciddi bütçeler ayırıp imkânlarına göre oldukça da güzel organizasyonlar yapıyorlar. Büyük şehirlerdeyse neredeyse her ilçe bir kitap fuarı ya da buna benzer bir etkinlik yapmak gayretinde ve eksik, noksan, gerçek maksadını aşan taraflarını görmeden sadece gayret edilmiş olmasını bile tebrik etmek lazım.

Buradan sonra yazacaklarımın bir kısmını kârilerimin, abilerimin ve ablalarımın affına sığınarak yazıyorum. Hatta yazmak istediklerimin büyük bir kısmını yutarak, susarak yazıyorum. Meselem şu, Anadolu’nun mazbut, masum, mutekit, muhafazakâr pek çok şehrinde bu çeşit fuarlarda bulundum. Lakin her seferinde duyduğum lakin en son olarak bizzat şahit olduklarımı söylemezsem kendime ihanet etmiş olduğuma inanacağım.

On beş-on altı yaşında bir grup çocuğun “yazar” olarak piyasaya sürüldüğünü ve malum çevreler tarafından da yayın organlarında şişirildiğini biliyorsunuz ve görüyorsunuz zaten. Lakin tam olarak ne olduğunu ben söyleyeyim. Bu çocukların arkasında sıra olan yüzlerce on-on beş yaş aralığında çocuklar var ve bunların çoğu da kız çocukları. Haykırışlar, bağırmalar, yerlerde yatanlar. Ve kitap imzalamak değil olan şey. ‘Yazar’ olanlar kollarını açıp bekliyor ve gelen bu kız çocuklarının istisnasız hepsini kucaklıyorlar. Vücutlarının bilumum yerlerini kalemle karalıyorlar. Sarılmayı, kucaklamayı birkaç adım ileri götürenler, kitap imzalanan standın üzerine yüzükoyun yatanlar… Ve çoğu da başında örtü olan kızlarımız. Sokakta olsa zabıtanın ahlaksızlık deyip de müdahale edeceği bir hal ve bu hale düşen ya da düşürülen iki taraf da çocuk. Ve bunun üzerinden para kazanan üç beş ahlaksız ve isimleri hep antik yunandan esinlenerek verilmiş yayınevleri.

Kim bunlar kardeşim, nereden çıktılar, kim getirdi bunları? Ya da bunun olmasına nasıl müsaade ediyorsunuz? Kim çıkardı bunları piyasaya? Gençlerin zihnini zehirlenmekten başka ne yapıyorlar? Müstehcenlik, erotizm ve şehvetten başka hiçbir satış motivasyonu olmayan müsveddeler…. Ya da bu fuarları organize edenler, belediyeler ya da organizasyon şirketleri maneviyatınıza söven gençlerinizi bazılarını açık açık taciz eden bu kitleyi çağırmayın kardeşim. Getirtmeyin, en azından vesile olmayın. Yataklık etmeyin.

Peki kimse görmez mi bunu? Kimse durduramaz mı?

Bu rezalete biri dur demek zorunda…