Başlığı okuyanlar muhtemelen “Retweet Adası da neresi?” diye soracakları için öncelikle o konuya bir açıklık getirelim.
“Retweet Adası”, Katarlıların Körfez’de yaşanan son kriz nedeniyle Bahreyn’e taktıkları isim.
Twitter kullanıcıları bilirler; retweet bir başkasının yazdıklarını olduğu gibi kendi takipçileriyle paylaşmaktır.
Bahreyn’e bu ismin takılmasının nedeni ise kendine has bir görüşü ve politikası olmaması, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin peşine takılıp açıklamalarını tekrar etmesi.
Bahreyn Dışişleri Bakanı Halid Bin Ahmed, Pazartesi günü Twitter hesabından yaptığı açıklamada, Bahreyn’in Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) zirvesine katılmayacağını ve Katar’la aynı masaya oturmayacağını söyledikten sonra şöyle dedi:
“Katar, gün be gün İran’a daha da yaklaşıyor. Yabancı güçler getiriyor. Bunlar, Körfez İşbirliği Konseyi ülkeleri için tehlikeli adımlar.”
Bahreyn Dışişleri Bakanı’nın “yabancı güçler” diyerek işaret ettiği ve tehlike olarak gördüğü gücün Katar’a giden Türk askerleri olduğunu söylemeye gerek yok.
Halid Bin Ahmed’e sormak lazım, ülkesindeki Amerikan ve İngiliz üslerindeki Amerikan ve İngiliz askerleri “ecnebi kuvvetler” değil mi?
Yoksa onlar Bahreyn’in öz evlatları mı?
Körfez’deki Amerikan, Fransız ve İngiliz askerlerine en ufak bir itirazı olmayan Bahreyn, her nedense Katar’daki Türk üssünden fena halde rahatsız olmuş.
Rahatsızlıklarının asıl sebebi Katar’a bir türlü diz çöktürememeleri ve Türkiye’nin yerinde ve zamanında attığı adımlarla oyunlarının bozulmuş olması.
“Retweet Adası”nın bu açıklamasının gerçekte tweetin asıl sahiplerinin rahatsızlığını yansıttığına dikkat çektikten sonra Körfez’de yaşanan krizle ilgili son gelişmelere geçelim.
Birleşik Arap Emirlikleri üst düzey emniyet yetkilisi ve Abu Dhabi’nin gayri resmi sözcüsü Dhahi Khalfan, geçenlerde Twitter hesabından yaptığı açıklamada, Katar’ın 2022 FIFA Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmaktan vazgeçmesi durumunda Doha’yla diplomatik krizin sona ereceğini söylemişti.
Suudi Arabistanlı ünlü gazeteci Cemal Kaşıkçı da önceki gün krizin nasıl çözülebileceğine dair görüşünü dile getirdi.
Ülkesinde kendisine konuşma ve yazma yasağı konulduğu için bir şekilde Amerika’ya kaçan Kaşıkçı, Katar krizinin Mısır’la bağlantılı olduğunu öne sürdü.
“Katar Emiri Şeyh Temim elinde 4 milyar dolar çekle Mısır’a gitse kriz çözülür” dedi.
Middle East Eyes Genel Yayın Yönetmeni İngiliz yazar David Hearst de Kaşıkçı’yla aynı görüşte.
Hearst’e göre Mısır cuntası lideri Abdülfettah Es-Sisi’nin koltuğunda kalmasının faturası çok ağır olmaya başladı ve Suudi Arabistan da bu faturanın en azından bir miktarını Katar’a ödetmek istiyor.
Katar’la diplomatik ilişkilerini kesen ülkeler, Doha’nın Körfez’in güvenliğini tehdit eden faaliyetlerinin krize yol açtığını öne sürüyor.
Fakat krizin gerçek nedeninin bu olmadığı en başından beri gayet açık.
Sahi, Katar’ın Dünya Kupası’na ev sahipliği yapacak olmasının Körfez ülkelerinin güvenliğiyle ne alâkası var?
E-mailleri ortalığa dökülen BAE Washington Büyükelçisi Yusuf El-Uteybe, ABD eski Ortadoğu Özel Temsilcisi Dennis Ross ile yazışmalarında, İsrail’i Boykot Girişimi (BDS)’ye verdiği destek nedeniyle Katar’ın cezalandırılması gerektiğini söylemiş.
İsrail’in boykot edilmesinden rahatsız olanların Körfez’deki Türk askeri varlığından rahatsız olmaları da gayet normal.