Ne yana baksanız üniversite reklamları…
Özel üniversitelerin reklam ve tanıtıma epey bir bütçe ayırdığı görülüyor.
Devlet üniversiteleri de güçlerinin yettiği mikyasta, mali durumlarına göre öğrencilerin tercih listesine girebilmek için görücüye çıkıyorlar.
Süre Cuma günü bitti.
Öğrenciler puanlarına ve üniversitelerin tanınırlık ve bilinirliklerine göre tercihlerini yaptılar.
Şimdi bekleme zamanı.
Beklerken başlıktaki soruya dikkatlerinizi çekmek istiyorum.
Rektörlerin kadroları nerede?
Bilindiği gibi üniversitelerde rektör adayları için yapılan seçim sistemine son verildi.
Artık rektörlük görev süresi dolmadan en geç 30 gün önce, görevin süresi dolmadan herhangi bir sebeple sona ermesi veya adaylık sürecinin yenilenmesi halinde ise 5 gün içinde YÖK, rektör adaylığı için başvuru ilanı açılıyor.
Rektör adayları, adaylık şartlarını taşıdıklarını gösterir belge ve öz geçmişlerini ekledikleri bir dilekçe ile YÖK’e başvuruyor.
Başvuru süresi tamamlandıktan sonra, içlerinden üç aday YÖK tarafından Cumhurbaşkanlığına gönderiliyor.
Cumhurbaşkanı da bu üç aday arasından uygun olanı rektör olarak atıyor.
Eskiden olduğu gibi bir üniversiteye sadece o üniversiteden değil, şimdi Türkiye’nin her yerinden her üniversitenin rektörlüğü için adaylık başvurusu yapılabiliyor.
Ataması yapılan rektörler makamlarına oturuyor ve görevlerine başlıyorlar.
Başlıyorlar ama kadroları geldikleri üniversitelerde kalıyor.
Rektörlerin çok büyük bir kısmı, 4 yıllık rektörlük görev süresi boyunca kadrolarını görev yaptıkları, rektör oldukları üniversitelere aldırmıyorlar.
Çünkü dört sene sonrasının garantisi yok.
Ve zaman çok çabuk gelip geçiyor.
Yeniden atanamama tehlikesi var kapıda…
Bu tehlikeyi göze alamıyorlar.
Sınırsız bir yetkiyle üniversitelerini yönetiyorlar ama en ufak bir risk alamayarak, kadrolarını geldikleri okuldan atandıkları okula getirmiyorlar.
Öğrenci çekebilmek için o kadar reklam yaptıkları üniversitelerine en başta kendi kadrolarını getirmeleri gerekmez mi?
Hani ne kadar samimi oldukları ve rektörü oldukları üniversitelerine ne kadar önem verdikleri ve ne kadar inandırıcı olduklarını göstermeleri bakımından diyorum.
Kendilerine güvenen, dürüst, samimi ve liyakatli rektörler nerede olsa görev yapabilirler, rektör oldukları üniversiteye kadrosunu aldırarak; ‘artık ben bu üniversitenin öğretim üyesiyim. Rektör olsam da olamasam da bu okul benim’ diyebilirler.
Ama bunu diyebilecek hoca sayısı o kadar az ki…
Makam gidince ‘kimse yüzüme bakmaz’ diye düşünüyorlar.
Evet, makamlarını hakka ve hukuka göre kullanmayanlar makamdan inince yüzlerine bakacak kimseyi bulamıyorlar.
Her an geri dönebilirim düşüncesiyle kadrolarını geldikleri üniversitede bırakıyorlar.
Ne olur ne olmaz…
Sayın rektörlerim;
Abilerim, ablalarım,
Neden kadronuzu rektörlük olduğunuz üniversiteye aldırmıyorsunuz?
Öğrencilere ‘benim üniversitemi tercih edin’ diyorsunuz da, siz neden kendi üniversitenizi tercih etmiyorsunuz?
Var mı makul bir açıklamanız?