Almanya Başbakanı Merkel’in Türkiye’yi ziyaret edecek olmasıyla başladı Türkiye’deki tartışma. Müzmin muhalif “hayırcılar” ve CHP, Merkel’in gelmesinin “evetçiler”e yarayacağını; AK Parti’nin, MHP’nin ve Cumhurbaşkanı’nın elini güçlendireceğini söyleyerek gelmemesi noktasında eylem ve söylemlerde bulundular.
Müzmin muhalif “hayırcılar” ve CHP’nin göz ardı ettiği ve anlayamadığı nokta ise şurası: AK Parti’nin, MHP’nin, Reis’in ve oların takipçilerinin kendileri gibi Batı uşaklığına gönüllü olmadığı ve Batı’dan gelen herkesi ve her şeyi kutsal görüp hayranlık duymadığı… Dolayısıyla “evetçiler” için Merkel’in gelmesinin hiçbir artı tarafı olmadığı gibi olumsuz motivasyon sebebi bile olabilir. Biz Almanya’nın bizim için nasıl bir tehlike olduğunu bilecek kadar akıllı, onlara karşı nasıl bir duruş sergilememiz gerektiğini bilecek kadar millî duruşa sahibiz. Merkel’i çok önemseyenler, onu ve görüşlerini referandumda kendi fikirlerini desteklemek için tepe tepe kullanabilir.
Asıl konumuz, Reis’in Merkel’e verdiği ayar!.. Bu Reis de fazla olmaya başladı… Merkel’e o nasıl bir ayar vermektir öyle… “İslam, barış ve kardeşliktir. İslam’la terör yan yana kullanılamaz.” dediği andaki Merkel’in yüz ifadesine dikkat ettiniz mi? Ya sonra toparlamak için yaptığı açıklamaya… Sen istediğin kadar açıklama yap, istersen aynı söylemin daha ağırını kullan biz Müslümanlar için hiçbir anlamı kalmadı. Reis, sana o ayarı verdi ya, seni şekilden şekle soktu ya sen o an bizim için bir şarlatandan, boşboğaz bir siyasetçiden öte bir anlam ifade etmedin. İçimizin yağları eridi, bir anda yüzlerce yıl önce Fransa Kralı Fransuva’ya mektup yazıp bizim ve kendinin kim olduğunu hatırlatan, Alman İmparator’u Şarlken’e haddini bildiren Kanuni var sandık karşımızda!..
Şöyle düşünmeden de edemedik tabii: Ya o sözleri Sezer, Demirel, Ecevit, Yılmaz vb. siyasetçilerin karşısında söylemiş olsaydı Merkel? Onlar, Merkel’in sözlerini az ve hafif bulup İslam’a ve Müslümanlara bir dakikada bin hakaret edip “Biz sizden daha çok nefret ediyoruz Müslümanlardan, biz sizden daha çok mücadele ediyoruz onlarla.” mesajını verirlerdi.
Reis’i biz bu ülkeye yaptığı hizmetler için; batmış, bitmiş bir ülkeyi şaha kaldırdığı için; kimsesizlerin kimsesi, yoksulların destekçisi olduğu için; zalimlerin korkulu rüyası olduğu için seviyoruz. Bu ülkenin kodamanlarıyla, para babalarıyla, beyaz Türkleriyle aynı safta olup bu millete tepeden bakmadığı, içimizden biri olup bir gecekonduda dizini kırıp yemek yiyip çay içebildiği, bir yaşlıyı gördüğünde elini öpüp ona sarılabildiği; üstü başı kirli, sümüklü bir çocuğu kucağına alıp öpüp koklayabildiği için seviyoruz. Bütün bu özellikleri, onu bizden kılıyor, ondaki samimiyeti görüp ona inanıp güveniyoruz. Bütün bunlara eyvallah da… Bizi asıl gururlandıran, onu Reis olarak bilip peşinden gitmemizi sağlayan özelliği şudur: Hiçbir Batılı lider karşısında eğilip bükülmemesi, Batı’nın küstah siyasetçileriyle hak ettikleri dilden konuşabilmesi, “Dünya beşten büyüktür.” diyebilmesi, dünyanın çekindiği terör devleti İsrail’e ve liderlerine “One minute!..” çekebilmesidir.
Reis’in ileri gittiğini düşünen geride durabilir!..