Rehavet değil huzur

Abone Ol

1 Kasım gecesi bu ülkede AK Parti’ye oy vermiş olsun ya da olmasın milyonlarca insanın son derece huzurlu bir uyku çektiklerinden adım gibi eminim. Destekledikleri siyasi görüş her ne olursa olsun ülkenin 2 Kasım sabahına daha güvenli uyanacağına emin olarak yataklarına gittiler. Bunu biliyorum, çünkü semtimizin berberi söyledi bana. Bakkalımız da benzer cümlelerle mutluluğunu açıkça izhar etti. Bindiğim taksinin ilk kez gördüğüm şoförü, beyaz eşyacı bir dostum, 7 ay önce borçlanarak ev sahibi olan komşum, geçen yıl yeni bir fabrika kuran sanayici bir arkadaşım, hepsi işte, hepsi konuştuğumuzda belirgin şekilde ve yaklaşık aynı kelimelerle sevinçli ve pozitif reaksiyon gösterdiler. Hatta berberim dedi ki: “Abi, 7 Haziran’dan sonra öyle daralmış hissettim ki, acaba dükkânı kapatsam ne yaparım gibi şeyler düşünmeye başlamıştım. Allah seni inandırsın abi, şimdi iki yeni dükkân daha açabilecek cesaretim var.”

Tabii bunları duymak hoş. Ülke insanının özgüvenini geri kazanıp yaşama dair planlarını gerçekleştirecek adımlar atmayı hedeflemesi, yarına dair umutlarımızı güçlendiriyor. 2013 tarihli Gezi olaylarından bu yana dış yönlendirmeler vesilesiyle de bozulmaya yüz tutan milli barış atmosferinin yeniden sağlanması adına sağlıklı gelişmeler bunlar. Sağduyu ve aklıselim, her türlü kara propaganda ve iftira kampanyalarına rağmen yeniden ülkeye hâkim oluyor. Millet kendi meselesini kendisi çözmek için açık ve net şekilde iradesini ortaya koyuyor.

Bunları görmek güzel; tabii ki şerli odaklardan gelebilecek yeni saldırılara karşı rehavete düşmek gibi bir lüksümüz olamaz. Ancak huzur birazcık olsun hepimizin hakkı olsa gerek. Bu seçimlerden çıkan sonuçları fırsat bilerek iktidarından muhalefetine her kesimin yeni ve sadece milletin maddi-manevi çıkarlarını gözetmeye yönelik anlamlı bir siyaset dili, halkın günlük yaşamını kolaylaştırmaya dair projelerin uygulanabilirlik kalitesinin gözetildiği faydalı bir politik zemini oluşturmak için mesai sarf etmeleri beklenen bir durumdur.

Böyle olmalı ki, bizlerde kasvetli ve yorucu siyaset ikliminden biraz olsun sıyrılarak insani ve vicdani alana yoğunlaşabilelim. Mesela alıp kütüphaneye yığdığımız kitaplarımıza, eskiden okuduğumuzda coşkunluk veren şiirlerimize, eşimize dostumuza, ana babamıza, içsel yolculuğumuza, aşkın ve esrik olana birazcık daha fazla zaman ayırabilelim. Kavga, nefret ve şiddet dolu kelimelerden bir nebze ıraklaşıp hikmet ve bilgelik havuzundan besleyelim dimağımızı. Gün bugündür.

Selam ve dua ile…