Yeni hükümet sisteminin oylanacağı referandumda, ‘Hayır’ oyu verenlere “terörist” denir mi? Ne talihsiz bir itham, ne büyük bir vebal. Bunu kim söylediyse kendine ne büyük bir kötülük yapmış.
Sahi kim söyledi bunu? Böyle diyen oldu mu? Gerçekten “Hayır diyenler teröristtir” diyeni duydunuz mu? Ben duymadım. Hiç kimse böyle bir şey söylemedi. Niye o zaman böyle bir şey söylenmiş de bunu toparlamaya çalışıyormuş gibi numara yapıyor bazı aşırı hassas yumuşak dizliler? Neyin numarası bu, kime yaranmaya çalışıyorlar? Ben size söyleyeyim işin aslını. Şu gazetecilik denilen dünyanın içinde iğrenç, küflenmiş, kokuşmuş bir Bâb-ı Âli sloganı vardır. Bir şey biliyormuş numarası yapan sahtekârlar çok söylerler: “Hükümetler gelir geçer ama gazeteci kalır.” ”Ben fırsatçıyım, benim dizlerimin bağı yumuşak, yere adam gibi basamıyorum, yarın öbür gün ne olacağı belli değil şunlara da selam vereyim ki sorarlarsa ‘Ben adildim’ diye poz verecek yerimiz hazır olsun” demiyorlar da “Hükümetler gelir geçer ama gazeteci kalır” diyorlar…
Halbuki insanları verdiği oydan dolayı hain ilan eden ‘Hayırcılar’ın ta kendisi.
“Hükümetler gelir geçer ama gazeteci kalır” diyorlar.
“Evet, diyenler satılık” diyorlar.
“Evet, diyenler hain” diyorlar.
“Evet, diyenler aptal” diyorlar.
“Evet, diyenler satılık” diyorlar…
Referandumda “Evet” oyu verenlere “hain” denir mi peki? CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 5 Ocak 2017 tarihinde Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi’nin “Toplu Açılış ve Temel Atma Töreni”nde yaptığı konuşmada “Bu Anayasa’ya ‘Evet’ oyu kullananlar varsa, onlar Türkiye ve Türkiye Cumhuriyeti’ne ihanet ediyordur. Nokta!” dedi.
‘Hayır’ diyecek olanlar terörist değil ama PKK, FETÖ, DAEŞ ve Perinçek yani gizli servisler tarafından kiralanan hainler tayfası el ele vermişler “Hayır” diyeceklermiş. Şimdi başka bir sebepten dolayı ‘Hayır’ diyecek olanlara kimsenin sözü yok, fakat bunlarla aynı safta duranlar da bir zahmet savundukları cephenin onlara bulaştırdığı kirlere katlasınlar…
İşin aslı şudur; teröristle maksatta ittifak etmeyin. Bu meselede siyasi bir tercih yapmadığımızı, bunun siyasi görüş ayrılığı değil de ülkenin geleceği hakkında bir dönüm noktası olduğunu anlayarak konuşun. 16 Nisan’da sandıkta oylanan konu Erdoğan değil, Türkiye’nin gırtlağını sıkan bürokratik oligarşiden kurtularak yoluna devam edip etmeyeceğidir…
Sadece şunu anlatsak bile ‘hayırcı’ cephenin başını çeken yalancılar söylediklerinin altında kalırlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan diyor ki: “18 yaşında bir gence seçme hakkını veriyorsun da seçilme hakkını niye vermiyorsun? Ben gençlerimize güveniyorum, inanıyorum.”
”Hani gençlik gelecektir” diyorlardı ya ihtiyarlar, bak Erdoğan bunu da değiştirerek “Gençlik gelecek değildir, şimdidir, gelecek olan bebeklerdir, çocuklardır. Gençlik mekanın da sahibidir, zamanın da sahibidir. Topa girin, devleti elinize alın” diyor. Ama bizim dizlerimizde sorun olduğu için bunları anlatmak yerine, hiç söylenmemiş bir lafın hesabını vererek anlamsız numaralar yapıyoruz…