Odatv isimli karanlık bir yayın organı, periyodik olarak milletin sinir uçlarıyla oynayıp tahrik ediyor, sonra kendisine yönelik tepkiler yükselince de “ülkede basın özgürlüğü yok”, “bizi tehdit ediyorlar” diye yaygara koparıyor. Ajitasyonla başlayıp, iftiralarla süslenen kara bir propaganda bu. Zaten provokasyon denilen şey de bu değil mi?
Türkiye’de ilk defa yapılmıyor. Daha önce defalarca denendi, bazen bu karanlık odaklar hedeflerinde başarılı da oldular. Maraş ve Sivas olayları benzeri bir tahrikle başlamamış mıydı? Fakat acısını yıllardır hepimiz çekiyoruz. Bizi birbirimize düşürenler ise ellerini ovuşturuyor, tahriklerini haber-makale diye pazarlayan taşeronlarının sırtını sıvazlayarak.
Mezkûr internet sitesinde, ilahiyatçı olduğu söylenen Nazif Ay isimli birisinin, okumak için “deli saçmaları sözlüğü”ne ihtiyaç hissedeceğiniz bir paçavrası yayınlandı. Makale diyemiyorum. Değil. Sıradan bir yazı dahi, en azından makul görülmese bile bir fikir taşır. Bunda ondan dahi eser yok.
Baştan sona kadar, iftira ve hakaret var. Hz. Muhammed’in (sav) yaptığı savaşları aşağılamadan tutun, İslam tarihi boyunca yapılan fetihleri cinayet ve manyaklık olarak göstermeye kadar çirkeflik diz boyu. Allah’ın kılıcı, sahabenin büyüklerinden Halid b. Velid’i “kadın avcısı” olarak göstermekten, cihat isimli vahşetin (haşa) Hz. Muhammed’le (sas) birlikte ve onun radikal bağlılarıyla dinler tarihinin gündemine girdiğine dair akıl almaz hezeyanlar.
Bu alıntıları yaparken, yeryüzünün en şereflisi, biricik önderimiz, canlarımızın onun yoluna feda olduğu Muhammed Mustafa (sas) ile bu çirkin ifadeleri bir arada andığım için önce efendimizin muazzez ruhundan, sonra da okuyucularımdan özür dilerim.
Fakat, ülkenin gündemini meşgul ederek, terörle mücadeleyi sekteye uğratmak, böylece her gün biraz daha bozguna uğrayan FETÖ’sünden PKK’sına, DAEŞ’inden DHKP/C’sine kadar sömürgecilerin taşeronlarına nefes aldırmak için tezgahlanan provokasyonu anlayabilelim diye yazıyorum.
Boş durmayacaklar. Tahriklerini sürdürecekler. Çünkü biliyorlar. Daha önce denediler. Efendimize ve eşlerine ağır küfürler içeren kitabı yayınlatmış, sonra da milletimizin haklı tepkisini, Sivas’ta Alevi-Sünni çatışmasına döndürmeye çalışmışlardı. Şimdi o tahriki yapan aynı yayınevi bu deli saçması yazıları kitaplaştırıp piyasaya sürüyor. Aynı kaynaktan beslenen Karanlık Oda, Ulusal TV ve benzerleri ise yayılmasına aracılık ediyorlar.
Deli saçması deyip geçmeyin. Daha önce başka meczup bulmuşlardı. Şimdi ise Nazif Ay isimli bu kişiyi. Bu adam Ulusal TV’de katıldığı programda aynen şunları söylüyor:
“Recep Erdoğan onlara göre kutsal. O’nu peygamberlik değil, Allah’lık bile kesmiyor. Allah’ın tüm sıfatları Recep’te vardır şeklinde bir anlayış artık klişe olmuştur. Bunların Recebiyet diye bir dini var.”
Sözde ilahiyatçı bu kişi insanları camiye gitmemeye çağırıyor. Ona göre camilerden kir yağıyor. Kirlenmemek için camileri boykot etme çağrısı yapıyor.
Biliyorum. Okudukça içiniz şişti. Fakat istedikleri tam da bu. Tahrik olmanız.
Bu karanlık çeteye iki çift lafım var: Boşuna uğraşmayın. Ne artık sizin saçmalıklarınıza prim verecek bir millet var; ne de tahrikleri engelleyemeyen, kendi içinde kavgalı, azciyet içerisinde bir devlet.
O kötü günler geride kaldı. Milleti, devletine düşman eden; halkın arasına etnik ve mezhebi ayrılıklar sokup, birbirine kırdıran o korku filmi 15 Temmuz gecesi bitti. Garbın afakını saran o çelik duvar, bu büyük milletin imanı önünde paramparça olup tarihe karıştı.