İnsanlık zor bir süreçten geçiyor. Gördüklerimizin, yaşadıklarımızın her birini Rabbimizden bir ayet telakki eden müminler için yaşadığımız salgın da bir muhasebe vesilesidir.
Ramazan ayıyla birlikte yeryüzüne yayılan rahmet havası dindar olmayanların dahi hissedebildiği bir güzelliktir. İslam dünyasında bu ayı en derin manasıyla yaşatan milletlerin başında milletimiz gelir. İstanbul merkezli zenginleşen ramazan gelenekleri eskiden o denli kuşatıcıydı ki milyonlarca insan bu ayı iple çekerlerdi. Bugün o geleneklerin bir kısmını da olsa yaşayarak/yaşatarak hasretimizi gidermeye çalışıyoruz.
Ramazan her şeyden önce Kuran ayıdır. Hem ayetlerde hem de pek çok hadiste Kuran’ın bu ayda indirilmeye başlandığına işaret edilir. Yine bin aydan hayırlı olduğu vurgulanan Kadir gecesi de Ramazandadır. Diğer tüm ibadetler insanın kendi ameli sayılmışken Yüce Rabbimiz orucu kendisi için ayırmış ve bu ibadeti yerine getirenlerin mükâfatını bizzat vereceğini ifade etmiştir. Ramazanda rahmet kapılarının sonuna kadar açılması, şerlerin bağlanması da Allah’ın eşsiz bir lütfudur.
Ramazanda muttaki müminler Kuran’a yönelir. Evlerden, camilerden mukabele sesleri yükselir. İnsanlar en az bir hatim ile bu kutlu ayı bereketlendirmeye çalışır. Selçuklu ile başlayan, Osmanlı ile çeşitlenen Ramazan gelenekleri o kadar zengindir ki hepsini burada saymaya imkânımız olmaz. Bunun yerine Ramazanı manasıyla idrak edebileceğimiz kitaplara göz atmakta fayda var. Ahmet Rasim/Ramazan Sohbetleri, Dursun Gürlek/Dersaadette Ramazan Akşamları, Bilal Kemikli/Ramazan Güzellemeleri, François Georgeon/Osmanlıdan Cumhuriyete İstanbul’da Ramazan, Erol Erdoğan/ Oruç Mevsimi, İhsan Şenocak/Bir Mekteptir Oruç, Abdullah Yıldız/Ramazanla Dirilmek, Nureddin Yıldız/Ramazan Risalesi, Mecdi Hilali/Ramazan'da Kalplerimizi Nasıl Canlandırabiliriz, Yusuf El-Karadavi/Oruç Fıkhı bu alanda okunabilecek eserlerden bazılarıdır. İlmihal bilgilerimizi tazelemek için de bu ayı bir fırsata çevirebiliriz. Bunun için Diyanet’in 2 ciltlik ilmihalini öneririz.
Ramazanın sadece aç kalmaktan ibaret olmadığı ana kaynaklarda sürekli vurgulanır. Aslolan bu ayın idrakinde olmak, manasıyla birlikte tefekkür etmek, orucu tüm halimize hâkim kılmaktır. Bu sebeple midenin orucu kadar dilin, gözün, kulakların, nefsin ve tüm varlığımızın orucu da önem arz eder. Bunun en sağlam yolu Kuran’ı anlamıyla okumaktır. Yüce kitabımızı hakkıyla anlayabilmek için büyük âlimlerin yazdığı tefsirler bizim için ilk durak olmalıdır. İlk olarak şu tefsirler okunabilir: Zeki Duman/Beyanu'l-Hak, Hayrettin Karaman(Editör)/Kuran Yolu, Ömer Çelik/Hakk'ın Daveti. İkinci aşamada daha kapsamlı ve geniş olan şu tefsirler okunabilir: Muhammed Ali Es-Sabuni/Safvetü't Tefasir, Mevdudi/Tefhimu’l Kuran, Elmalılı Hamdi Yazır/Hak Dini Kuran Dili, Kadı Beydavi/Envaru't-Tenzil. Son aşamada ise çok daha kapsamlı olan şu tefsirler okunabilir: Fahreddin Razi/Mefâtihu'I-Gayb, Kurtubi/Ahkamul Kur'an, Vehbe Zuhayli/Tefsirul Münir, İsmail Hakkı Bursevi/Ruhu'l-Beyan, İbn Kesir/Büyük Kuran Tefsiri.
Daha pek çok tefsir var fakat faydalandığımız bu çalışmaları zorluk sırasına göre okumanız halinde istifade edeceğiniz kanaatindeyiz. Her Müslüman’ın öncelikli görevi de Yüce Kitabımızı yakından tanımak olmalı değil mi? İçinde bulunduğumuz mübarek ayı bunun için bir başlangıç yapalım. Hayırlı Ramazanlar.