Ramazan’a yaklaşırken… (1)

Abone Ol

“Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki Allah’a karşı gelmekten sakınırsınız. (Size farz kılınan oruç) sayılı günlerdedir.” (Bakara, 183-184)

Allahu Teâlâ’nın emri ile çekeceğimiz açlık bir yük ve mahrumiyet değil, Aksine kulluk şuuruyla mayalanan bir manevi hazdır. Bir diriliştir. Ramazan Allahu Teâlâ’nın bize lütuf ettiği bir aydır. Ramazan boş geçirilecek bir ay olmayıp, aksine birçok vaktin bulunması ile İlimle, irfanla vakit geçirilecek bir aydır. “Cennette Reyyan denilen bir kapı vardır. Bu kapıdan kıyamet gününde yalnız oruç tutanlar girer. Ondan oruç tutanlardan başka kimse girmez. (Kıyamet gününde) ‘Oruç tutanlar nerede?’ denilir. Oruç tutanlar kalkarlar ve o kapıdan girerler. Onlar girdiği zaman kapı kapatılır.” (Buharî)

Ramazan’ı nasıl karşılamak gerek? Tabii ki hazırlıklı, dinamik bir şekilde. Her an bir diriliş olacakmış gibi. Oruç vesilesiyle ahlâkımızı bir kat daha güzelleştireceğiz. Kalp kırıcı kelimeler kullanmaktan kaçınacak, karşımızdakilere daha tahammüllü olacağız.

Oruç tutarken, namazda olanın huşusunu ve Rabbimize yönelişimizi unutmadığımız gibi, oruç ibadeti içinde olduğumuzu düşünerek nefsimizi zaptedeceğiz. Efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellem:

“Oruç bir kalkandır. Herhangi biriniz oruçlu olduğunda kötü söz söylemesin ve kötü fiil işlemesin, bağırıp çağırmasın. Şayet birisi ona hakaret eder veya dövüşecek olursa, derhal ‘Ben oruçluyum’ desin.” (Buharî)

Oruç vesilesiyle fakirlik çeken mü’min kardeşlerimizin halinden anlayıp Allah’a şükredip, onlara yardım edeceğiz… Yiyecek bir şeyler bulamamanın, güzel yemeklerin hayalini kurmanın Nasıl bir duygu olduğunu anlayacağız. Fakirlere, ihtiyaç sahiplerine merhametimiz ve şefkatimiz bir kat daha artacak. Böylece karnı her zaman doymayanları daha çok hatırlayacağız.

Ramazan bizlere verilen elimizdeki her türlü nimeti, onlarla paylaşmayı öğretecek. Elimizi cebimize atmayı, ihtiyaç sahiplerine zekât ve fitre ile yardıma koşarak cimrilik hastalığından kurtulmamızı sağlayacak. Bunları yapacağız, çünkü Allah bunu emrediyor, biz de duyduk ve itaat ettik. Rabbimiz ne güzel müjdeler veriyor:

“İman edip yararlı işler işleyenlerin, namaz kılıp, zekât verenlerin Rableri katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.” (Bakara, 277)

Ramazan’ı hasretle bekliyoruz. Cuma dışında bize hasret kalan camiyi her akşam şenlendireceğiz. Kardeşlerimiz ile birbirimize omuz verip birlikte ibadet etmenin, cemaat olmanın lezzetini on bir ayın sonunda, on bir ayın sultanı ile tekrar yaşayacağız. Namazların arasındaki salâvatlarla kubbeleri inletecek, namaz sonrasında hep birlikte ellerimizi yaratanımıza açarak ‘Amin’ diyeceğiz. Namazdan çıktıktan sonra O’na yönelmenin ve mümin kardeşlerimizle birlikte olmanın verdiği manevi huzurla, evin yolunu tutacağız.

Ramazan’da ailemize daha fazla zaman ayıracağız. Onlarla her zamankinden daha çok bir arada olacağız, çoğu zaman kendi başına yemek yemek zorunda kalan bizler, çocuklarımızı uyanıkken görebileceğiz…