Ramazan geldi: “Vur patlasın, çal oynasın”

Abone Ol

 Ramazan geldi: “Vur patlasın, çal oynasın”

Ramazan midelerimizin değil zihinlerimizin, beyinlerimizin bayram ettiği; midelerimizin ise dinlendiği, bakıma alındığı bir ay olması gerekirken Ramazan’da her gün neredeyse mide fesadı geçirmek çok acı.

Ramazan’ın bize elimizde olanı paylaşmayı öğretmesi gerekir. Nefis terbiyesini, öfkeyi gemlemeyi, bizden daha kötü durumda olanların hallerini anlamamız için bir fırsat bu ayda değilse ne zaman?

Yemek menüsünde hiçbir şey eksik olmayacak. Çorba, ara sıcak ve ara soğuk akabinde ana yemek, salata, hoşaf veya komposto, ardından tatlı. Meşrubatın farklı çeşitleri de eksik olmayacak. Bunca yediğimizi hazmedemeyince maden suları, sodalar; yaşımız biraz daha ileri ise mide hapları ile durumu kurtarmaya çalışmalar…

Oruçlu iken bir şey yiyip içmediğimiz 17 saati oruçlu olmadığımız, ağzımızın açık olduğu yaklaşık 7 saatte bir nevi telafiye çalışmak.

Yaz ayları olması hasebiyle epey uzun sayılabilecek bir oruç tutmanın ardından Ramazan’ın manevi iklimine ve manasına tezat teşkil eden çalgılı vs. Ramazan eğlencelerine yelken açtık.

Manevi iklimden epey uzun sayılabilecek bir zaman farklı sebeplerle uzak kalmamızı şu an farklı ve de onaylayamayacağımız bir evre izliyor. Güya “Eski Ramazanlar” özlemi bahanesi ile aslında geçmişte yaşanmayan bir Ramazan türü icat edildi. Hani bir dönem TRT’de Nurhan Damcıoğlu Kantolar eşliğinde göbek atarak Ramazan’ı idrak ederdi(!).  Ramazan boyunca ekranlardan çalgı, çengi, eğlence eksik olmazdı. O dönem öyle bir dönemdi.

Aslında bunları yazıyor olmam bile pek çok kişiyi rahatsız edecek biliyorum. Ama Ramazan’ın sadece ve sadece “oyun ve eğlence” olmadığını da çok iyi bildiğim için bu satırları yazmazsam büyük vebal altında kalacağımı da hissediyorum.

Zira geçtiğimiz günlerde Ege kıyılarında bir belediyenin Ramazan şenlikleri adı altında sadece yarı giyinik ponpon kızları dans ve müzik eşliğinde sahneye çıkardıklarını da üzülerek gördük.

Osmanlının tüm Ramazan boyunca Hacivat-Karagöz, ortaoyunları, şarkı, türkü ve kantolarla namaz-niyazı bir kenara bırakarak Ramazan eğlenceleri tertip ettiğinin hangi kaynaklarda olduğunu bilen varsa bize de söylesin.  Bazılarının oruç dahi tutmadığını bildiğimiz Ramazan’ın manevi ikliminden bîhaber kimseler sözde bir ay boyunca bizleri eğlendiriyorlar.

Hepten ümitsiz de değilim bu sene 5 yıldızlı otel iftarları çok olmasa bile biraz azaldı gibi. İnşallah hepten bu adet ortadan kalkar. Fakat en acı olan yan israfı maalesef önleyemiyoruz.

Bir de reyting uğruna heba edilen dini meseleler var. Aldıkları yüksek ücretlerle her kanalı parselleyen Ramazan hocaları pek çok kimseyi İslami sohbetlerden soğuttu.  Ben de aynı fikirdeyim. Televizyonlardaki dini sohbetleri takip etmeye çalıştığımda bit türlü başaramıyorum. İşin paraya dökülmesinden midir nedir içimden hiç izlemek gelmiyor.

Bir an önce bu yöntem terk edilmeli. Aksi takdirde televizyon ekranlarından din konuları anlatmak sempatiden çok antipatiye dönüşecek ve insanlar gerçek bilgiden çok uzak hikâyeler vs öğrenip dinlerini öğrendiklerini sanacaklar. Güzellikler sizinle olsun…