Rakamların dilinden Çözüm Süreci

Abone Ol

Türkiye’de sokakların siyaseti dizayn etme projeleri başlatıldığında özellikle “Çözüm Süreci” üzerinden toplumun bölündüğü, ülkenin bölünmeye gittiği vb. korkular tekrar gündeme taşınıyor ve Çözüm Süreci boğdurulmak isteniyor. Oysa bunu dillendirenlerin, sokaktaki vatandaşın algısından uzak olduğunu söylersek haksızlık etmiş olmayız, üzülerek ifade edeyim ki durum tam da budur.

Hem Türk hem de Kürt toplumunun meseleye nasıl baktığını algılamak için yaklaşık üç ay önce yapılan bilimsel bir araştırmayı tekrar hatırlatmak isterim. Kadir Has Üniversitesi tarafından 26 ilde 18 yaş üzeri bin kişiyle “Türkiye Sosyal-Siyasal Eğilimler Araştırması” yapıldı. Araştırma kamuoyunda çok tartışılmadı; ancak özellikle Çözüm Süreci’nin son 3 yılda nereden nereye geldiğini gözler önüne sermesi bakımından sunduğu veriler itibariyle dikkate alınmayı hak ediyor bence.

“Türkiye’nin en büyük sorunu nedir?” sorusuna verilen cevaplara baktığımızda oluşturulan algının nasıl değiştiğini görmek mümkün bu araştırmayla: 2013’te yüzde 14.2 ile öne çıkan yolsuzluk, 2014 yılında yüzde 0,7’lere gerilerken, bu kez işsizlik en büyük sorun olarak görülmüş.

Rapora göre; terörün sorun olarak görülmesi 2013’e göre artsa da 2011 ve 2012’ye göre azalmış. “Kürt sorunu”nda ise artış gözlemlenmiş.

“Türkiye’de Yaşayan Kürtlerin İstedikleri Düşünülen Yönetim Şekli Nedir?” şeklindeki bir soruya verilen cevap da oldukça ilginç. 2012 yılında yüzde 68.9’u Kürtlerin bağımsız bir Kürt Devleti istediğini ifade ederken, 2013’te bu oran yüzde 32.8’e, 2014 yılında da yüzde 50.8’e gerilemiş.

“Türkiye’de Yaşayan Kürtlere Göre Kürtlerin İstedikleri Düşünülen Yönetim Şekli”ne baktığımız raporda, katılımcılar arasında 2012 yılında bağımsız bir Kürt Devleti isteyenler yüzde 44 olarak belirirken, 2013 yılında yüzde 38.7 olarak kaydedilen oran, 2014’te ise yüzdelik 27.2’ye kadar geriliyor.

“Türkiye’de Yaşayan Türklere Göre Kürtlerin İstedikleri Düşünülen Yönetim Şekli” sorulan katılımcıların oranı da 2012 yılında yüzde 73.7 iken; 2013 yılında yüzde 63.2 ve hatta 2014 yılında yüzde 51.4’e kadar düşüyor. Buradan şunu anlıyoruz ki, siyaset normalleşmeye başladığında ve Çözüm Süreci yoluna girdiğinde her iki toplumda da korku duvarları aşılıyor ve bağımsız Kürt Devleti isteyenlerin oranları da düşüşe geçiyor.

Kürtlerde özerk yönetim isteyenlerin oranı 2012’de yüzde 26.6 iken, 2013 yılında biraz yükselerek yüzde 30.1’e oturuyor. Oran, 2014 yılında ise yüzde 28.2’lere gerilemesiyle dikkat çekiyor. Türklere göre ise Kürtlerin özerk yönetim isteme oranları 2012 yılında yüzde 10.2 olarak ortaya çıkarken, 2013 yılında yüzde 12.9 ve 2014 yılında yüzde 24 olarak kaydediliyor.

Üniversitenin kamuoyu araştırma raporunda, Kürtlerde daha demokratik bir Türkiye Cumhuriyeti isteyenlerin oranına da bakılmış. 2012 yılında yüzde 23.8; 2013 yılında yüzde 22.6 ve 2014 yılında ise yüzde 31.1 olarak gerçekleşiyor oran. “Türkiye’de Yaşayan Türklere Göre Kürtlerin İstedikleri Düşünülen Yönetim Şekli Nedir?” sorusunda oran 2012’de yüzde 13.4; 2013 yılında yüzde 11.5 ve 2014 yılında ise yüzde 8.7 olarak gerçekleşiyor.

“Türkiye’deki Terör Sorununun Çözümü İçin En Etkili Yol”un sorulduğu kamuoyu yoklamasında cevaplar, askeri yöntemlerin çözüm getireceğine inananların yıllara göre bu görüşten vazgeçmesi yönünde. 2012 yılında sorunun askeri yöntemle çözüleceğine inananların oranı yüzde 51.1 iken, bu oran 2013’te yüzde 35.9’a düşüyor ve 2014 yılında ise yüzde 39.2 olarak kaydediliyor. Aslında normalleşme sağlandığında vatandaşın da sorunun çözümü noktasında siyasete verdiği kredinin arttığını ve askeri seçeneği çıkardığını görüyoruz.

“Sizce Türkiye Bölünme Tehlikesi Altında mı?” sorusuna verilen cevaplar da unutulmamış raporda. 2011 yılında “Evet” diyen katılımcıların oranı yüzde 44.5 olarak belirirken, 2012 yılında yüzde 46.9, 2013 yılında yüzde 41.5 ve 2014 yılında ise yüzde 46.2 oluyor.

Verilere baktığımızda aslında meselenin demokratikleşmeye doğru evrildiğini görmek mümkün. Çatışma ortamına sürükleyecek olan veya silahların esir alacağı bir Çözüm Süreci siyasetin, kazandığı mevkii kaybetmesine yol açar ki, bunun telafi şansı da olmaz. Bu nedenle keşke bu tip araştırmalar daha fazla yapılsa, toplumun korkuları ve umutları daha iyi görülse de siyaset de bunları dikkate alsa…