Asıl sorun tehlike geçer gibi olduktan sonra başlıyor.
Ortam biraz rahatlayınca müzmin hastalıklar tekrar baş gösteriyor ve millet birbirini yemenin 1001 yolunu arayıp fiiliyata geçirmenin derdine düşüyor.
Nedense hep doruklarda yaşıyoruz: Sevdik mi tutku boyutunda tam seviyor, sevmediğimizden de tam manasıyla nefret ediyoruz. Bazı şeyleri bilememek gibi bir ihtimal de bizim için muhal; her şeyi biz biliriz.
Yazacak ve söyleyecek o kadar çok ki ama yanlış anlama sıkıntısı yüzünden hep erteliyoruz. Bunu kimseyi kırmamaya, üzmemeye özen göstererek denemeye çalışacağım; tabii başarabilirsem.
Siz ne kadar doğru söylerseniz söyleyin, ne kadar güzel ifade ederseniz edin birileri yine yanlış anlayacak; yine sizin anlatmak istediğinizi değil kendi anlamak istediğini anlayacak ya neyse…
Bazıları 15 Temmuz’un sadece “kendisinin çabaları ile” engellendiğini düşünüyor. Hatta bunu devlet kademelerinde başlayan temizlik aşamasında iftiralarla ranta dönüştürmeye çalışanlar dahi var. Yetkililer buna çok ama çok dikkat etmeli. Bazılarının boşalan yerler için kendilerini fazlasıyla layık görmeleri, makam ve mevki sahiplerine göz kırparak habire bayrak göstermeleri de başka büyük sorun.
Herhangi bir meydanda belli bir zaman diliminde bulunan kimse meydanlara çıkan kimseleri sadece kendi gözleri ile gördüklerinden ibaret sanıyor.
Daha da ileri gidenler “Eğer ben seni meydanda görmedi isem veya bir meydanda olduğunu gösteren bir resim paylaşmamışsan vatan hainisin” muamelesine tabi tutuyor.
Bazen de tam tersi olarak yine sorunlu bir kısım kitle farklı sebeplerle resim çektirip paylaşanları kendi görüşleri ile “Gösteriş yapmanın, riyakârlığın zamanı mı?” diye yargılayıp infaz ediyor. Üstelik o resim çektirip yayınlayanların asıl niyetlerinden en ufak bir haberi olmadan.
Darbe girişiminin akamete uğratıldığı ilk günden itibaren yaklaşık iki haftadır millet meydanlarda “vatan nöbeti” tutuyor. İlk günden bu yana samimiyetlerinden zerre şüphe duymadığım büyük kesimi istisna tutarak işi gösteriş ve abartıya vuranlara da dikkat etmek gerek. Bu azınlık belki istemeden zarar veriyor. Bu abartılı tavırlarıyla bazı kesimlerin meydanlara çıkmasına engel oluyorlar. Bazıları da meydanların en dış kesimlerinde vatan nöbetlerine devam ediyor.
Gerçekten de kritik olmanın da fevkinde günler yaşarken hiç kimse bir başkasının imanını, vatan sevgisini ve benzeri şeyleri ölçmeye, sorgulamaya kalkmasın. Bırakın isteyen resim çektirsin, yer bildirsin ve paylaşsın. İsterse tam tersini yapsın. Üstelik hayat sadece sosyal paylaşım platformlarından ibaret de değil.
Bizler bir bütünün parçalarıyız, beraberiz ve kardeşiz. Herkes kendi vicdanı ile baş başa…
Meydanlarda olmayanlara “Sen neden burada değilsin?” diye sorarken işi şirazesinden çıkartarak abartanlara da “Sen neden bu kadar abartılı olarak buradasın?” diye sormak mecburiyetindeyiz.
Çok uzun zamandır muhtaç olduğumuz, onca çabaya rağmen elde edemeyip mel’un bir darbe girişimi sonucu elde ettiğimiz sevgi, hoşgörü, kardeşlik, birlik ve beraberliğin değerini çok iyi bilmemiz lazım…