PYD’yi neden vurduk?

Abone Ol

Bölgede söz sahibi olmak, ciddiye alınmak ve Suriye üzerinde karar mercii sıfatına sahip olabilmek için Türkiye’nin söylemlerde kalmayıp fiiliyata geçmesi gerekiyordu.

Suriye’ye sınırı bile olmayan ülkelerin, sahada var olmaları hasebiyle; Suriye konusunda öncelikli muhatap olarak görülmeleri buna kanıt olarak gösterilebilir. Demek ki uluslararası güç dengelerinin değişmesinde söz sahibi olabilmek için fiiliyat gerekiyormuş.

Rus savaş uçağının düşürülmesinin ardından intikam imkanı kovalayan Rusya ile karşılaşmak istemeyen Türkiye, ABD’nin Suriye konusunda Rusya ile ittifak etmesi üzerine bir adım geride durmayı yeğledi. Fakat dışarıda durdukça hem Türkiye’ye akın eden yüzbinlerce Suriyeli açısından hem de yanı başında PKK’nın Suriye kolu olarak görülen PYD’nin güçlendirilmesi açısından endişeler artmaya başladı. Bu endişeleri ABD’ye ısrarlı bir şekilde, her gün ve üstüne basa basa ihtar etmesine rağmen bir karşılık bulamadı. Neden?

Çok basit. ABD, PYD’den desteğini çektiği an; hem müttefikini kaybedecek hem de Suriye’nin kuzeyinde koz olarak bulundurduğu PYD’yi tamamıyla Rusya’ya kaptıracak. Bu yüzden ne olursa olsun ABD, PYD’den vazgeçmeyecektir.

3.Cenevre görüşmelerinin sonuçsuz kalması ve Münih’te yapılan güvenlik konferansında alınan ateşkes kararının, Rusya tarafından tanınmaması, Suriye konusunda aktörlerin tekelleştiğini gösteriyor. Bu da Suriye meselesinden ekonomik, siyasi, toplumsal ve psikolojik olarak en çok etkilenen ülke olan Türkiye’nin işine gelmiyor elbet.

Perşembe günü, PYD’nin Azez’de ki Miniğ askeri havaalanını ele geçirmesiyle birlikte, Halep’e açılan koridorun tamamen kapanma tehlikesi ile karşı karşıya kalındı. Yani?

Halep’e açılan koridorun kapanmasıyla birlikte, Halep tamamen kuşatılacak ve yardım yolları kesilmiş olacak. Böylelikle Halep’te yaşayan yüzbinlerce Suriyeli, Türkiye’ye akacak. Zaten hali hazırda 2,5 milyon Suriyeli’yi bulundururken, bu sayının 4 milyonlara çıkmasını engellemek; artık siyasi ve askeri bir amaca dönüşmüş durumda.

Ayrıca PYD; muhaliflerin merkezi olan Halep’in kuzeyini kuşatarak, gelecek yardımları kesmek ve Halep’i işgal etmek peşinde. Böylelikle buradaki yüzbinlerce insanı Türkiye’ye göç ettirmek ve Türkiye’yi zor duruma sokmak istiyor. ABD ve Rusya’dan aldığı mühimmatları ise PKK ile kardeş payı yaparak iki taraflı bir terör örgütü olduğunu kanıtlıyor.

ABD Dış İşleri Bakanlığı sözcüsü John Kirby dahi müttefikleri olan ‘’PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde karışık durumdan istifade ederek toprak kazanma çalışmalarına son vermeleri gerektiği’’ uyarılarında bulundu. Bu da PYD’nin, Kürtleri korumaktan ziyade ‘’toprak kazanma amaçlı zulüm politikası’’nı gözler önüne seriyor.

Rusya veya rejim güçlerine yapılacak bir saldırı, yeni bir dünya savaşına sebep olabileceği gibi; en iyi ihtimal Türkiye’yi uluslararası arena da çok güç durumlara sokabilir. Bu yüzden atılacak adımların; meşru ve uluslararası hukukta kabul edilebilir müdahaleler olması gerekiyordu. PYD mevzilerinin bombardımana tutulması da yapılabilecek en uygun hareket olacaktı. Böylelikle ABD ve Rusya’ya da açık bir mesaj verilmiş olacaktı.

Nihayet! Türkiye, ulusal menfaatlerini ve sınır güvenliğini korumak amacıyla; angajman kuralları çerçevesinde ve uluslararası hukuk kurallarına uyarak tehlike olarak gördüğü noktalara müdahale etme hakkına sahiptir ve etmelidir…