Psikolojimiz zayıfladıkça görüşümüz de zayıflar

Abone Ol

İnsanın bedeni gücü ile psikolojik gücü birlikte çalışır. Beden gücümüz yerinde olsa bile, psikolojimiz iyi değilse, o gücü kullanma enerjimiz olmaz. Fakat moral değerlerimiz yani psikolojimiz yerinde olduğu müddetçe, beden gücümüz kısıtlı bile olsa, onu en iyi şekilde kullanma fırsatını yakalamış oluruz. Bu, en başta kendimize inanmayı ve güvenmeyi gerektirir. Pek çok şey, yaşadığımız ilişkilerin kalitesine bağlıdır. Özellikle aile dışındakiler, çoğunlukla bizde gördüklerine göre bir tutum içine girerler. İşte burada da aile içinde çocuğun edindiği kendilik algısı ve değerlilik duygusu devreye girer.

“Ben yapamam” diye inanmak, zihinsel engelli olmaktan daha engelleyicidir

Daha çocuk yaşlarda iken çocuğumuza ev işlerinde yardımlaşmayı, bazı işleri yapma karşısında harçlık kazanmayı, birilerinin yanında çırak olarak çalışmayı, emeğin değerli olduğunu öğretmeyi başarmışsak; zorluklar o çocuğu yıldıramaz. Çocuk, kendisinin, basit bile olsa bir şeyleri başarabildiğini ve bunun ona onay sağladığını gördükçe; daha iyisini yapma azmiyle dolacaktır. Psikolojik sağlamlık arttıkça, göze alabilirlik oranı da artacaktır. İşte bu yüzden, ilk önce insanın kendisine inanması; ikinci olarak da, bizzat kendisinin kendisine iyi gelen şeyleri yaparak, hem kendisinin inanması, hem de sosyal onaya zemin hazırlaması açısından çok önemlidir.

“Kendini sev ki koruyabilesin” 

İnsanın en iyi tanıdığı kendisidir. Buna rağmen, bu bile tam olarak mümkün değildir. Yaşadığımız herhangi bir olayda, bir de bakmışız ki hiç beklemediğimiz bir tepkiyi vermişiz ve “bunu nasıl söyledim” ya da “yaptım” diye şaşırıp kalmışız. İnsanın gerçeği adına, sadece şunu bilsek yeter; en iyisi de en kötüsü de insan için. Her an her şey olabilir. Bu durumda, daha iyisi için dua eder ve elimizden geleni yaparak yola devam ederiz. Böyle beklenmedik, ani tepkilerin en aza inmesi için çok şey yapılabileceğini görüyoruz. Bunun için ise, en başta kendimizi sevmemiz lazım. Her şeye rağmen Allah (c.c) bizi sevmiş ise, biz de sevmeliyiz.

Koruyucu kalkanlarımız neler olabilir?

En başta abdest, namaz ve Kur’an-ı Kerim okumayı zikretmeliyiz. Devamında; mutlaka kitap okumak, parmaklarımızı kullanarak yaptığımız hobiler, yürüyüş, beklentisiz yardım ve iyilik yapmak, toprakla meşgul olmak, var olan nimetlerin farkında olup şükretmek, başta sağlıklı bir nefes alıp vermekten başlayarak hatırlamak ve olmayanlar için dert etmeden ve razı olarak hayata devam etmek gibi hususları sayabiliriz. Bunlara devam ettikçe, kendimizi hem bedenen hem de duygu durumu olarak güçlü hissedeceğiz ve olayları objektif değerlendirebilme şansı yakalayacağız demektir. Çünkü duygu durumu zayıf, gönlü kırık olana, nefes almak bile ağır gelir.

Kendisini güçlendirmek; önce herkesin kendisine, sonra da bu dünya ve içindekilere karşı boynunun borcudur. Yapılan her iyi şey aynı zamanda aklı geliştirip güçlendirdiği için daha doğru ve daha insanca bir hayatı yaşama şansını elde ederiz. Bunu kimse uygulamasa bile, akleden bir kişinin bile dikkat etmesi, dünya için bir umuttur.