Biz buna sağdan yaklaşmak diyoruz.
Ayet-i Kerimeyi hatırlayınız, Araf Suresi 17. Ayet!
Şeytan, Müslümanları doğru yoldan saptırmak için "onların sağlarından, sollarından, önlerinden ve arkalarından yaklaşacağım" diyor.
“Sağdan yaklaşmak” nedir?
Senden gibi görünür, hayırlı bir tavsiye veriyormuş kılıfına girer ve fakat batılın sözcülüğünü yapıyordur aslında.
Gazze katliamı üzerine bu gerçeklik, bir kere daha ortaya çıktı.
Sosyal medya hesaplarımdaki paylaşımlarıma gelen yorumları inceledim ve ilginç bir tabloyla karşılaştım.
Sosyal medyada çokça faal olan siyonist İsrail taraftarı ajan-provokatörler, bizden gibi görünüp İsrail’e yönelik biriken enerjiyi farklı taraflara kanalize etmeye çalışıyorlar.
Bu grup en çok da Filistin’e destek için hayata geçirilen Beyazıt-Ayasofya yürüyüşüne üşüşmüş.
Söylemleri şu yönde; “Protesto yapıyoruz da ne oluyor?”, “Yıllardır yürüyoruz ama hiçbir işe yaramıyor”, “Bize düşen evde dua etmek, siyasiler ne yapıyor?”, “Boykot çok saçma. Senin boykotunla mı batacak bu şirketler?” vesaire.
Bu ajan/provokatör grup, protesto yürüyüşünü destekleyen vatandaşların yorumlarının altına, tek tek bu yönde mesajlar paylaşmışlar. İnsanları pasifize etmeye çalışıyorlar. Tabii ben de hiç üşenmedim, hepsini engellemeyi bir görev bildim.
Profillerine baktığımda Kemalist, solcu veya dindar görünerek çeşitli kılıflara girmişler. Farklı görünseler de amaçları aynı yere hizmet etmek.
Hedefleri; toplumun umudunu kırmak, pesimist duygu aşılayarak yeise sürüklemek, pasifize ederek etkisizleştirmek, İsrail’i “yenilmez” algısıyla zihinlere kazımak, insanları önce zihinlerde yenmek, önce tepkileri azaltıp sonra tamamen yok etmek…
PROVOKATÖRLER HEP VARDI
Bu kesim aslında hep vardı.
Benim için yeni bir olgu, yeni bir realite değil!
1990’larda başörtüsü eylemleri yaptığımızda, Kudüs için mitingler düzenlediğimizde de yine bu tipler aynı söylemleri geliştirirlerdi. “Ne işe yarayacak ki?” diyerek küçümseyici bir bakış atarlardı. Söylemeden geçemeyeceğim; bunu en çok da FETÖ’cüler yapardı. Onlara göre miting yapmak, slogan atmak çok bayağı bir işti.
Oysa durum çok farklı dinamikler içeriyordu.
Biri slogan atacak.
Diğeri tez yazacak.
Öteki dava açacak.
Gerideki, ileri atılıp siyasi atılım gerçekleştirecek.
İlerideki, medya kurumu açıp Hakk’ı haykıracak, kitap yayınlayacak.
Evdeki dua edecek, sadaka verecek.
Çarşıdaki kardeş, boykot ürünlerini almayı reddedecek.
Vesaire vesaire…
İşte böyle başardık.
Hakkımızı, rejimin dişlilerinden söküp aldık.
Ve şimdi de her alanda var olarak, hiç durmadan/duraksamadan yine hedefe doğru yürüyeceğiz.
Yürüyeceğiz, protesto edeceğiz.
Hem sokaklarda hem işimizde hem evimizde, hayatın her alanında zulme sessiz kalmayacağız!
Filistinli kardeşim 75 senedir nasıl zulme “hayır” dediyse biz de destek vermeye devam edeceğiz.
İsrail üstünde ekonomik, siyasi, toplumsal baskı oluşturmak ve Filistin hareketini küreselleştirmek en temel hedeflerden biri olmalı.
Bu meyanda da en temel yöntemlerinden biridir; sokakta protesto etmek, boykot ürünlerini almamak…
Çok etkili yöntemler olduğu için zaten sağdan yaklaşıp demoralize etmeye çalışıyorlar.
Esasen sivil toplum hareketleri katalizör etkisi taşır.
Nasıl mı?
Toplum sokağa çıkıp tepki verecek ki medya da bunu haber yapsın.
Medya, “Şu kadar insan protesto etti” diyecek ki siyasetçi de harekete geçip “Bakın halklar ayakta, görmüyor musunuz?” diyerek diplomasiye argüman oluştursun…
Dolayısıyla mesafe katetmenin en temel dinamiği; halktır.
Ve bunu çok iyi biliyorlar.
Ajanlar, sosyal medyada cirit atıyor.
Engelleyin, cevap verin ve söylemlerinizi lütfen daha da yükseltin.
Katıksız inanıyorum. Filistin özgür olacak! Kudüs; Müslümanların!