Gece siyah örtüsünü çektiğinde, tırmanıyoruz gözetleme kulesini. Elektriğin sınırlı verildiği bu şehirde, adeta tüm ülke derin ve koyu bir sessizliğe bürünüyor. Bu karanlığın ortasında tüm heybetiyle ışıl ışıl parlayan tek şey bayrağımız. Onu aydınlatmışlar. Çünkü meydan okuyan bu bayrak, Suriye toprakları içerisinde ulaştığımız son noktaya dikilmiş durumda.
Mehmetçik ile birlikte omuz omuza savaşıp bu köyden PKK’yı kovan Suriyeli komutan ileride yanan ışıkları gösteriyor eliyle: “İşte teröristlerin mevzisi tam olarak orada. Onları da sağ koymazdık ama Rus üniforması giydiler üstlerine. Sahipleri çıkageldi. Zaten daha önce de Amerikan üniforması giymişlerdi kurtulmak için” dedi.
Burası Cerablus yakınında, Fırat’ın kıyısında teröristlerin defalarca bombalı araçlarla saldırdığı bir karargâh. Hama’dan Humus’tan, Deyr-ez Zor’dan gelen savaşçılar var. Komutanların çoğu Türkmen olsa da, savaşçıların büyük kısmı Arap ya da Kürt.
SURİYELİ GENÇLER PKK’YI EZİP GEÇTİ
30 yıl boyunca sınırımızın dibinde yuvalanan, Fransızların kendilerine tüneller inşa ettiği, ABD’lilerin binlerce tır silahla donattığı PKK’lı teröristleri Afrin’den süpürmek için başlattığımız savaşta Suriyeli kardeşlerimiz 600 şehit verdiler. Barış Pınarı Harekâtı’nda yine onlar öncü oldular. 417 yaralı ve 130 şehit verdiler. Fakat PKK’yı ezip geçtiler. Her iki harekâtta PKK 4 binden fazla kayıp verip Fırat’ın doğusuna süpürüldü. Emperyalist masalarda tezgâhlanan “terör devleti” hayali ise Mehmetçik’in demirden yumruğu altında yok oldu.
PKK’lıların Suriyeli muhaliflerden ve onların Türkiye’ye göç eden ailelerinden nefret etmesi için çok sebebi var. Peki ya kendini “Türkçü” diye pazarlayan ırkçılardaki bu nefret neden?
İkisi birbirine düşman görünse de, “aynı amaca hizmet ediyorlar” da ondan. Bölücülük nasıl bizim gibi çok dilli ve çok kültürlü imparatorluk bakiyesi devletler için bir tehditse, ırkçılık da aynı şekilde bir tehdit. Her ikisi de böler, parçalar ve dağıtır. Bütünleştiren, sivrilikleri törpüleyen, anlaşmazlıkları gideren her şeye düşmandırlar.
Bu ırkçıların Suriye topraklarında ne kadar Türk yaşadığından haberleri var mıdır? Türklerin Anadolu’ya gelmeden çok daha önce Suriye’ye yerleşip devlet kurduklarından, bugün Mehmetçikle birlikte teröre karşı savaşan Türkmenlerin tam 944 yıldır bu topraklarda nöbet tuttuğundan haberleri var mıdır? Savundukları Esad diktatörlüğünün Hama, Humus ve Halep’te 51 yıldır uyguladığı asimilasyon yüzünden milyonlarca Türk’ün ana dilini unutmak zorunda bıraktırıldığından haberleri var mıdır?
11 yıldır korkunç bir savaşın pençesinde hayatta kalma mücadelesi veren soydaşlarına, dindaşlarına bir yudum su vermeyi akıllarından geçirmişler midir?
MEHMETÇİK IRAK’TA OYUNU BOZUYOR
Ramazan’ın 17. gecesi Türk Ordusu yine secdeler ve dualarla adeta kükreyen bir aslan gibi Kuzey Irak topraklarına girdi. PKK’nın sığındığı mağaralar kendilerine mezar oluyor, efendilerinin verdiği silah ve mühimmat kapkara bir yığına dönüyor. Bu harekât öncesinde K. Irak Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesrur Barzani’yi Türkiye’ye çağırıp hedeflerimizi net bir şekilde anlattık. Uzunca bir süredir KDP, PKK’ye karşı verdiğimiz mücadeleye açık destek sunuyor. PKK’nın Avrupa’daki temsilcilerine göre en büyük düşmanları şu anda Barzani’ye bağlı peşmerge kuvvetleri. Çünkü TSK’ya hizmet ediyorlar.
Artık sadece Suriye’de değil, Irak’ta da işler değişti. Halepli, Hamalı, Rakkalı gençler Türk bayrağının gölgesinde teröre karşı savaşırken, bu mücadeleye Süleymaniye ve Erbil’deki Kürt gençlerinin katılması uzaktaki bir hayal değil.
PKK ve efendileri bu durumu çoktan anlamış durumda. Aklını kiraya verip, “sığınmacılardan sonra dindarları da ülkeden kovacağız” diyen ırkçıların ise herhangi bir şeyi anlayabilmesi pek mümkün değil.