Özellikle Ortaköy saldırısından sonra Çeçenistan, Doğu Türkistan, Özbekistan, Kırgızistan, Mısır ve hatta Rusya vatandaşı Müslüman sığınmacılar/muhacirler hakkında maalesef çok ağır bir uygulama yürütülüyor.
Bu son döneme kadar ortaya konulmuş olan resmi ya da gayriresmi muamelenin neredeyse tam tersi bir uygulama ile karşı karşıya kalıyorlar. Ülkemizin resmi kurumları eliyle adı Muhammed, Ahmet, Ömer olan yüzlerce mağdur insan güruhunun oluşması ülkemiz açısından fıtratına ters bir durum arz etmektedir.
Mesela; Özbekistan’da cami yaptıran, İslami birtakım faaliyetler yürüten ve bundan dolayı ülkesinde tehlike oluşturduğu gerekçesiyle terör faaliyeti yürüttüğüne karar verilen bir adam sığınılacak bir liman olarak gördüğü Türkiye’de 10 yıl kalıyor. Bu süre zarfında ülkemizde sığınmacı pozisyonuyla resmen olmasa da fiilen çalışıyor, -çoğunlukla karın tokluğuna- evinin iaşesini de temin ediyor. Ancak ülkemizde mevcut uygulamanın noksanlığından kaynaklı olarak oturum ve vatandaşlık verilmediği için OHAL kapsamında gerçekleştirilen uygulama ile 10 yıl sığınmacılığın sonunda deport edilmek üzere işlem başlatılıyor. Belki de bu satırları okuduğunuzda ülkesine gönderilmiş olacak.
Çeçenler hakeza. 1996’dan beridir ülkemizdeler ve fakat hâlâ vatandaşlık verilmedi. Çocukları devletin okullarında okudular ama diploma alamadılar. Dağıstan öyle değil mi? Özellikle genç ve dinamik kesime çok ciddi bir 28 Şubat baskısının söz konusu olduğu bilgilerini alıyoruz. Dağıstanlı mütedeyyin muhafazakâr kesime uygulanan zulüm ayyuka çıkmış bir durumdayken Türkiye’yi ikinci vatanı olarak görmüşler ve gelmişler. Biz geri gönderme ile bu zulmü perçinlemiş oluyoruz.
Rusya’da en büyük grubunu Tatarlar’ın oluşturduğu 25 milyondan fazla Müslüman’a uygulanan baskıyı da asla es geçmemeli. Bu baskılardan bir emin belde olarak Türkiye’ye kaçan Ruslar var. Rusya Müslüman oldukları için rahat bırakmıyor ve bu insanları geri istiyor. Bunu hem dahildekileri daha fazla sindirmek hem de hegemonya alanını genişletmek için yapıyor.
Pireler için yorgan yakılmaz malumdur. Pireyi temizlersin yorgandan vazgeçmezsin. Pasaport kaydı başka ülkelerde olan bunca insanın aralarına karışan üç-beş selefi akıma kapılmış vatansızla aynı torbaya konulması ne kadar doğrudur? Ki bu devletimiz için tespit edip ayıklaması zor bir durum da değildir.
Rusya’nın ya da başka bir ülkenin terörist dediği her insan gerçekten terörist midir? Uluslararası savaşçı nitelemesiyle dolaşan listeler incelenerek mi göç idaresine gönderiliyor da göç idaresi direkt deport kararı alıyor veya aldırıyor. Aslına bakılırsa bu insanların belki de tek suçları ikamet izinlerini alamamış olmalarıdır.
Daha önce uygulanan pozitif ayrımcılık şimdilerde negatif ayrımcılığa dönmüş durumdadır. Çeçenistan, Doğu Türkistan, Özbekistan, Türkmenistan gibi ülkelerden yoğun bir şekilde ülkemizde bulunan bu insanların kimileri biline biline geri ölüme gönderiliyor. Zulmün kucağına atılıyor.
Başta Orta Asyalılar olmak üzere tüm yabancılara karşı birilerinin OHAL bahanesi üzerinden acımasızca sınır dışı politikaları uyguluyor olması adalet terazimizi yeniden gözden geçirmemizi gerektiriyor.
Bu mevzu üzerinden başka ülkelerin güç gösterilerine mahal vermemeliyiz. Şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da mazlumlara/masumlara ve mağdurlara karşı daha duyarlı ve şefkatli olmalıyız. Velev ki birileri bu şefkat ve iyi niyeti kötüye kullanmaya çalışsa bile…