Geçtiğimiz hafta bir şarlatan daha dünyasını değiştirdi. Gerçi 100 küsür yaşına kadar yaşayacağını iddia etmişti ama onun içinde defter kapandı yolculuk başladı. Cenazesi üzerine çok tartışma yaşandı, tıpkı bir zamanlar adından çokça söz ettirip tartışmalara konu olduğu gibi.
Aslında önce kendini Mehdi ilan etmiş, hızını alamamış kendini “Peygamber” ilan etmiş bir şarlatandı o. İlk defa yaşadığım şehre geleceğini duyunca bu kim diye araştırma gereği duymuştum. Şehre özel uçağıyla gelmiş, bir küçük salonda konferans verip tekrar gitmiş diye duymuştum. Konferansına gidip bazı saçma şeyleri duymanın gereği olmadığını düşünerek kendimi yormamıştım aslında.
Sonra tv kanalı, internet sitesi, meal sitesi derken dine ciddi zarar verdiğini görmüş çevremde bu konuda sohbetler etmiştim. Bilgili biriydi, zira DPT de uzmanlık ve müsteşar yardımcılığı yapmış bir ismin sıradan biri olmaması gerekiyor. Cümle kurguları doğru olduğu için etkili de oluyordu. Nedense izlerken bir gülme hali tutuyordu beni, bir izleyiciyi sözde cevaplarken gözlerini kapatıp sanki vahiy geliyormuş gibi yapması en sonunda da “ııııı ıhhh” diye bir hareketi vardı ki evlere şenlik, nedende kimse ona bu rolü için ödül filan vermemişti.
Neyse öldü gitti. Muhtemelen mezarda sorulacak sorulardan biri olacak olan, Peygamberin kim? sorusuna vereceği cevabı merak etmiyor değilim. “Peygamberim tabii ki benim” diyecekse vay haline…
Müslüman mezarlığına defin edilmiş, en ilginci ise bir camiden cenazesi kaldırılmış. Önde namaz kıldıran şahsın sarık takması ve cübbe giymesi Diyanet’in hedef alınmasına neden oldu. Bursa müftülüğü çıkıp açıklama yapmak zorunda kaldı ki, görüntülere dikkat eden birinin sözde namazı kıldıran hoca kılıklı adamın aslında imam olmadığını arkasındaki ikinci cübbelinin başında fes bile olmadığını görünce anlaması gerekirdi.
Gelelim esas meseleye ki en vahimi de o. Türkiye gibi bir ülkede nasıl oluyor da böyle bir şarlatan binlerce müritli bir tarikat/örgüt kurabiliyor. Yıllarca dine, diyanete bu kadar zarar vermesine izin verilmiş. Bundan sonra onun tahrip ettiği alan nasıl onarılacak. Kendisine mürit olarak intisap etmiş olanların tekrar doğru din İslam’a kazandırılması nasıl olacak…
Bir de medya dili vardı ki o daha kötüydü, onu da yazmadan geçmeyelim. “Yalancı Peygamber, Sahte Peygamber” gibi ifadeler aslında literatürümüzü darmadağın etmekten başka hiçbir şeye yaramıyorlar. Olması gereken “Peygamberlik İddia Eden Yalancı” veya ” Peygamberlik İddia Eden Sahtekâr” olmalıydı ki, bunu dile getiren bir basın, yayın veya medya kurumu ben göremedim.
Artık olan oldu, Evrenosoğlu denen yalancı mahkeme-i Kübra’da hesap vermek üzere yolculuğa çıktı. Ateşi bol olacak, lakin iş o dur ki bu dünyada böyle şarlatanların insanların dini duygularıyla oynamasının önüne geçilmeli ve bir daha kimse Yalancı bir Mehdilik, yalancı bir Peygamberlik ilan edemesin.
Kimseyi suçlamadan görev hepimizde, doğru dini, doğru kaynaktan öğrenip, doğru yaşamak zorundayız yoksa tarih tekerrürden ibaret. Meydanı boş bırakırsanız Museylemetül Kezzap’ta, İskender Evrenosoğlu olmakta isteyen bir yığın şarlatan var bu dünyada, vesselam…