Paralel Yapı kâbusu

Abone Ol

Paralel Yapı kâbusu

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin grup toplantısındaki açıklamalarıyla “Paralel Yapı” meselesi yine gündeme geldi.

Önce Bahçeli’den alıntı yapalım.

Bahçeli, gergin ve teyakkuz hâlinde bir ruh durumu içinde “Ayranımızı kabartmasınlar, sabrımızı taşırmasınlar; olan biten tüm kanun dışı irtibat ve ilişki ağlarının farkındayız. Birkaç emniyet müdürünün açığa alınmasıyla geçiştirilemeyecek bir komplo devrededir, hedef Cumhur İttifakı ve Türkiye’dir." ifadesini kullandı.

Gelişmeler çok çarpıcı ve fakat çok yeni olduğu için olayın çapı henüz netleşmedi.

Darbelerin her çeşidini yaşamış bir millet olarak bu konuda şerbetliyiz.

Siyasetin asker tarafından dizayn edilmesi, siyasete medya üzerinden sermayenin tahakkümü ve bürokrasi içinde örgütlenen paralel yapının siyasete müdahale girişimi…

Bu silsileye eklemlenen 17-25 Aralık 2013 Yargı Darbesi Girişimi, darbecilik faaliyeti yürütenler içerisindeki en kreatif “iş”ti diyebilirim. ABD menşeli/destekli yapı ve girişimler artık faş oldu.

Şimdilik aynı versiyon üzerinden çalışmaya devam ediyorlar. En azından son gelişme bu yönde faaliyetler olduğunu gösterdi.

NE OLDU?

Olay mahalli Ankara Emniyet Müdürlüğü.

İddialar üzerine Emniyet içinde devlete mugayir gizli gündemle örgütlenen üç polis şefi soruşturmaya tabi tutulmakta. Evlerinde arama yapılan kişilerin dijital materyallerine el konuldu.

Medyada dile getirilen suçlamalar çok kapsamlı ve çok kirli işler…

Bir gizli tanığa, uydurma söylemlerle ifadeler verdirilmek istenmiş.

Hedefte kim var diye baktığımızda; Cumhurbaşkanı’na çok yakın, temiz siyasetçi profillerinin isimleri zikrediliyor. Üstelik sözde operasyona “Temiz Eller Operasyonu’nu başlatacağız” diyerek start veriliyor. Bu kurgu operasyonun hedefinde MHP’lilerin de olduğu belirtiliyor. Devlet Bahçeli de işte burada devreye giriyor. Bahçeli, hedefte Cumhur İttifakı’nın ve Türkiye’nin olduğunu söylüyor.

Birileri yine emniyet ve yargı üzerinden iktidara müdahaleye girişti, kumpas kurdu ve fakat gizli tanığın ifşaları üzerinden plan gerçekleşemeden toplumun gündemine oturdu.

Kumpasın yöntemine baktığımız zaman uydurma, kurgu ve üretilmiş ifade ve deliller söz konusu olması hasebiyle bir FETÖ benzerliği göze çarpıyor. FETÖ’nün kriptoları da fail olabilir ve fakat medyaya yansıyan grubun Emniyet’teki Nurcu-Okuyucu kesimi olduğu belirtiliyor. Zaman içinde konu daha da netlik kazanacaktır.

FETÖ ARTIKLARI YİNE GÜNDEMDE

Hatırlayalım…

Ülkemizin Paralel Yapı Operasyonu ile tanışması, ilk olarak 22 Temmuz 2014 tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından emniyet içerisinde gerçekleştirilen tutuklamalar ile başlamıştı.

Kanlı darbe girişimiyle FETÖ ismini alan bu sinsi ve tehlikeli yapılanma hâlâ tam olarak bitirilmiş değil. Bu nedenle FETÖ ile mücadele, çok agâh biçimde devam etmesi gereken ulusal güvenlik konularından biridir.

Gerek gündemdeki “yeni olay” gerekse eski bir FETÖ’cü doktorun özel hastanede bir AK Partili Vekili kasten öldürmeye teşebbüs ettiğine dair yapılan haberler, cidden çok korkunç!

Evet, yanlış okumadınız. Pandemi sürecinde yaşanan olay, dava konusu oldu.

AK Parti Milletvekili İsmail Ok'u yanlış tedaviyle kasten entübe ettiği iddia edilen Prof. Dr. Ali Akçay hakkında dava açıldı. Daha önce FETÖ'den ceza alan Akçay kamu görevlisini öldürmeye teşebbüsten yargılanacak. Yanlış ilaç yazdığını kabul eden Akçay, eczane sistemi ile hemşireyi suçladı. Akçay'ın Ok'a ait tedavi kayıtlarını da sistemden sildiği belirlendi.

FETÖ’cüler neden göreve iade edilmemeli? İşte bu nedenle!

Medyaya yansıyan bilgilere göre; Prof. Doktor Ali Akçay, FETÖ’den altı yıl 10 ay 15 gün ceza almıştı. Diploması elinden alınması gerekirken özel hastanelerde çalışmasına izin verildi. Ve bugün gelinen aşamada, eline geçen ilk fırsatta milletin temsilcisine yönelik ortaya koyduğu cinayet girişimi iddiasını görmekteyiz.

Unutmayalım.

Darbecinin uslananı görülmemiştir!

Bu ister Kemalist olsun ister cemaat militanı! Darbeci ise; amacı uğrunda pusuda beklemeye devam edecek ve zamanı geldiğinde hamlesini gerçekleştirecektir.

Devlet içinde gerek dinî cemaat tandanslı yapıları gerekse seküler-laik çerçevedeki Kemalist modern cemaat yapılarını hiçbir istisnayı gözden kaçırmadan takip etmeli ve hiçbir “paralel yapı”ya izin vermemeliyiz.