Seppuku, bir Japon harakiri yöntemi. Farkı tek bir hamleden ziyade karın bölgesinde önce yatay sonra dikey bir yarmadan teşekkül etmesi.Bunu kenara not edelim.
Paralel yapılanma ile 17 Aralık’tan itibaren günyüzüne çıkan bir mücadele yaşanıyor ülkede. Yargıda adalete bağlı kalarak değil örgütün hedeflerine göre kararlar vermiş, emniyette vatana sadakati cemaate sadakate tebdil etmiş, bürokraside birilerinin referansıyla elde ettiği koltuğu çeşitli kazançlara tahvil etmiş; hasılı doğal ve yasal olmayan yollara başvurmuş devlet görevlileri birer birer temizleniyor. Bu vetiredekamuda birbirlerinin kuyusunu kazmak isteyenler de paralelci yaftasını kullanışlı bir silaha dönüştürebiliyor.
Daha aşağı katmanlara indiğimizde vaktiyle dini referanslarından dolayı bu yapıya gönül vermiş insanlarla karşılaşıyoruz. Anadolu’nun çoğu ticaretleiştigal eden vefakar ve fedakar orta sınıf kesimi mevzu bahis olunca konunun hassaslaşması gerekiyor.
Devlet,içindeki paralel oluşuma hizmet edenleri -haklı olarak- sadakatine güvenmediği için ayıklamak istiyor. Ancak hizmet hareketiyle ilgili ortaya saçılan onca ifşaata rağmen -adına ister akıl tutulması deyin, isterse dini yapıların genel sorunsalı-bir sebeple hala bağlılığını/bağımlılığını sürdüren insanlara nasıl muamele edilmesi gerektiği tam bir muamma. Bu insanları nasıl uyandıracaksınız ya da istikametini değiştirmeyenlerle nasıl mücadele edeceksiniz? Daha da kritiği mücadele mi edeceksiniz yoksa müzakere mi?
Görünen o ki adına ister tedip, ister tekdir deyin bir şekilde paralel ile mücadeleden bu orta sınıftaki insanlar da nasibini alıyor. İçlerinde -zevat-ı hükümet gibi- vaktiyle bu yapıyla yolları kesişmiş ama zamanla hatalarını ve inadi tutumlarını görünce kopmuş olanlardan şöyle sorular geliyor: “Biz de pek çok kimse gibi vaktiyle bunların içinde bulunduk. Hükümetin ön vermesine ve bize yansıyan yüzüne bakarak hizmet ehli olduklarına kanaat getirdik. Sonra bazı gerçekler ortaya çıkıp da hakikat anlaşılınca tutumumuzu değiştirdik. Ama şimdi devletten vebalı muamelesi görmeye ve şefkatli(!) yüzüyle çeşitli şekillerde tanışmaya devam ediyoruz. Halimizi kime anlatalım, derdimizi kime yanalım?”
Yedi Haziran seçimleri sonrası AK Parti’nin izlediği politikalarla ilgili özeleştiriler yaptığıve ortaya çıkan tabloyu pek çok veçheden doğru yorumladığına dairkanaatimizi koruyoruz. Hükümetin paralel ile mücadelepolitikasıehliyetsiz, hakkaniyetsiz ve dikkatsiz bürokratlar eliyle yürütülürse ciddi mağduriyetlerin ortaya çıkması kaçınılmazdır. İnsanlar dertlerini anlatmak için partinin/devletin kapısını çalıp kendilerini ifade etmeye çabalamasınarağmen, üzerine yapışan etiketten kurtulamıyorsa; bu mücadeleden canı yananların sayısı halka halka katlanacak demektir. Bu da sosyolojinin bir gereği/gerçeği olarak, her türlü ındi kaygıyı bir kenara itip memleket yararına partiyi destekleyen tabanın zamanla erozyona uğraması ve ülke kaderinin yeni “yedi haziranlar”a gebe kalmasını doğuracaktır.
Paralel ile mücadele kesinlikle sonuna kadar yürütülmeli; ancak özellikle devlette görev almayan, sivil alanda yaşamını sürdüren insanları bilinçlendirme ve ikna yolunu seçmek yerine, çeşitli devlet aygıtları üzerinden baskı kurarak tuttukları yoldan vazgeçirmeye çalışmak partiye hatta devlete zarar verecektir. Ak Parti, ülkeye yeni fetretler yaşatacak kısır döngülerden ve “seppuku” yapmaktan kaçınmak zorundadır.
Baki selam…