Geçenlerde okuldan çıkmış yokuş aşağı gazeteye doğru yürüyordum. Yolda yaya namına ben ve araç namına da bolca TIR vardı. Biraz korkutucu bulmadım değil. Korkutucuydu. Gazeteye gitmek böyle bir şeydi işte. Ya da okuldan çıkmak böyle bir şeydi, bilmiyorum. Bir ara kafamı sol tarafa çevirdim, zaten yolun solundaydım uzak bir noktaya değil dibimdeki duvara döndüm ve o dehşetengiz, şahane, şaşırtıcı ve dahi ümitvar yazıyla karşılaştım:
“PANDALAR DÜNYAYI FETHEDECEK!”
Bir iki dakika duraksadım hâliyle burası da nereydi böyle? Biz ne yapıyorduk? Bu yazıyı herkes görüyor muydu yoksa yine zihnim benimle eğlenmeye mi çalışıyordu? Fazla da ontolojik bunalıma girmeden -ki zaten gerek yoktu, abartıyorum bazan soruları- fotoğrafını çektim duvar yazısının. Üstelik kırmızı sprey boyayla yazılmıştı. Bunun bir anlamı olabilir mi? Sanmıyorum. Çok sprey boya çeşidi olmasa gerek. Yoluma devam ettim sonrasında. Bir yandan gülüyor bir yandan da “Nasıl bir memleketiz biz böyle yahu?” diye söyleniyordum. Bir kilometre yürüdükten sonra pandaların fethini bekleyen o insanı düşündüğümden olsa gerek yolumu kaybettim. Hayır, hayır yol yerinde duruyordu. Ben kendim kayboldum. Gecikmiş bir fetih yüzünden TIR’lar arasında tabirimi mazur görün tırlatmış bir vaziyetteydim. Neyse ki uzun araştırmalar sonucunda gazeteden Emrah abi geldi buldu beni. Yağmur yağıyordu.
Arabadan iner inmez yani yazıhaneye gelir gelmez odamıza (Hakan Albayrak ve Emrah abinin beraber çalıştığı, benim de sığınmacı olarak vakit geçirdiğim oda) doğru koştum. Koşmadım da hızlı hızlı yürüdüm. “Hakan abi!” dedim belli belirsiz bir başını kaldırdı “Hoşgeldin kardeşim benim” dedi. “Keyfin yerindeyse sana olağanüstü bir yazı göstereceğim” diye devam ettim söze. Başını hafifçe sallaması üzerine büyük bir heyecanla telefonumu çıkarıp fotoğrafı gösterdim ve “Abi, pandalar dünyayı fethedecek!” diye bağırdım. Bağırmadım da hafif sesimi yükselttim. Hakan abi bağırdı ama: “Ya hâlâ bu ülkeden ümidini kesen insanlar var!” Ben de aynı heyecanı katlayarak bir şeyler söyledim, şu an hatırlayamadığım.
Böyle muazzam bir duvar yazısı her zaman denk gelmezdi, odadan çıkıp aynı fotoğrafı muhteşem kahkahalar savuran Erem abiye göstermek üzere yazıhanenin iç bölümlerine ilerledim zıplayarak. Zıplamadım da bir değişik gittim işte. Erem abiye Hakan abinin lafını sanki kendi lafımmış gibi söyleyerek sundum fotoğrafı: “Baksana abi, pandalar dünyayı fethedecekmiş. Buna rağmen bu ülkeden ümidini kestiğini söyleyen tipler dolaşıyor ortalıkta. Yazıklar olsun!” Erem abiden beklediğim tepkiyi fazlasıyla aldım. Tahmin edilebileceği üzere muhteşem kahkahasından savurdu yazıhanenin beyaz tavanına doğru.
Biz işte böyleyiz.
bu yazıyı dersimin iki saat öteye ertelenmesinden ötürü can sıkıntısından, büyük bir keyifle yazdım.