Boşuna mı?
Ne acı, ne beyhude bir çırpınış, ne büyük körlük.
“Her canlı ölümü tadacaktır.” Hazreti Peygamber(sav) tevhid ve marifetullah neşesi içinde nefsini yok ederek böyle ölebilenleri müjdeler ve taltif eder.
Bunun içindir ki Hazreti Mevlana, fani âlemden kurtulup da baki hayata doğuşa düğün gecesi der. Beyitlerinde şöyle buyurur:
“Öldüğüm gün, tabutumu götürürlerken bende bu dünya derdi var sanma!
Benim için ağlama, yazık, vah vah, deme! Beni toprağa verdiklerinde de ‘veda’, ‘ayrılık’ deme!”
Mezar bir perdedir ki, onun ardında cennetin huzuru vardır!
(Bilin ki ben), ölü idim; dirildim… Gözyaşı idim; tebessüm oldum… Aşk deryasına daldım; nihayet baki olan devlete eriştim…
Şüphesiz ki, istisnasız her hayat seyyahının başına gelecek olan ölüm, idrak sahibi olan bütün varlıkların çözmeye mecbur bulunduğu bir muammadır. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konulursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Ölüm karşısında bütün iktidarlar sona erer ve erir.
“Her canlı ölümü tadar. Bir imtihan olarak sizi hayırla da şerle de deniyoruz. Ve siz ancak bize döndürüleceksiniz.” buyrulur Enbiya Suresi’nde.
“O ki, hanginizin daha güzel davranacağını denemek için ölümü ve hayatı yaratmıştı.” buyrulur Mülk Suresi’nde.
Ölümün bilinen bir dili yoktur. Lakin o, derin bir sükûta ne korkunç manalar gömmüştür. Nitekim Hazreti Peygamber (sav) buyurur:
“Size iki nasihatçi bıraktım. Biri susar, diğeri konuşur. Susan nasihatçi ölüm, konuşan ise Kur’an-ı Kerim’dir.”
Ölümler, sessiz ve kelimesiz derslerdir ki, alıcı, hassas insanlara en salahiyetli ağızlardan daha mükemmel ibret, akıbet ve hakikat beyan eder.
Ölümün ürkütücü ağırlığını, kelimelerin zayıf omuzları taşıyamaz!
Kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir.
Bu dünya hayatı ise aldatma metaından başka bir şey değildir. Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır; burçlarda, sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile!
Mutlaka öleceksiniz, tüm sevdikleriniz de ölecek, sizden önce ya da sonra mutlaka ölecekler. Bundan kaçamayacaksınız, sona kalan olsanız da bilin ki tanıdığınız herkes ölecek ve siz de ölmek isteyeceksiniz.
Ölüm size doğum kadar tatlı gelecek.
Berzah: Kıyamet gününe kadar, engel dönüşe. Berzah: Ahiret hayatına kapı. Berzah: Kabir âlemi. Azap ya da neşe bulur toprağa giren.
Gel geç sevdalar, çılgın arzular, geçici zevk ü sefalar ve insanları çıkmaz sokaklarda perişan eden sakat felsefeler, ölümün önünde solgun sonbahar yapraklarından daha feci bir sürünme edası içinde aciz kalır!
Ölüler sütunu şehirlerde ruhları çarmıha gerilmiş suretler, umutlarından, hayallerinden, aşklarından, nefretlerinden vazgeçmeye hazır mı?
Zamanı geldiğinde saf vicdanlar hepimizin gözleri önüne serilecek.
Hiç mi korkmuyor insan?