Fenerbahçe için Sivas maçı tam anlamıyla bıçak sırtı bir maçtı. Osmanlı beraberliği sonrası hedef tahtasına koyulan Kocaman, sakat ve cezalıların yokluğunda mecburi rotasyona gitmiş, Ozan’ı da kulübeye çekmişti. Ancak buna rağmen farklı skorla, haftayı kayıpsız kapatmayı bildi. Arzuyla ve coşkuyla skor arayan, rakibi her alanda baskıya alan oyun sistemi ile belki de sezon başından beri en etkili futbolunu oynadı Fenerbahçe. Önceki maçlarda kopuk kopuk oynayan, skoru bulduğunda geriye yaslanan takım yoktu.
Futbolun doğruları bellidir. Birbiriyle yakın oynayan, yardımlaşan takımlar skoru bulmakta çok da zorlanmaz; yani terazi pek şaşmaz bu oyunda. Haftalar sonra Mehmet Topal ile Josef birlikte oynadı. Bu şablon bu ikili için biçilmiş kaftan. Sisteme dayalı anlayışta takım kurgusu önemli. Ateşle suyu yan yana getirirseniz olmaz. Oyuncu grubu için de bu, böyledir. Sonuçta oynaman gereken şablon belli. Şimdi Kocaman’ın yapması gereken, bu şablona Valbuena’yı şırınga etmek. Bunu da başarırsa, Fenerbahçe’de çok şeyler yerine oturur, oyun kalitesi artar.
Soldado son yirmi süre aldığı oyunda hat-trick yaparak kalitesini gösterdi. Üç golde de beceri ve kalite vardı. Sahanın iyilerinden biri de Giuliano’ydu; ilk kez bu kadar olumlu oynadı. Topal ve Josef oyunu forse ederken, Dirar gecenin çalışkan ismiydi. Şener ve İsmail Köybaşı vasatı aşamasalar da görevlerini yerine getirdi. Janssen’e ayrı bir parantez açmak gerek: Çalıştı, çabaladı, rakip defansı yıprattı ve takımını rakip ceza sahası içine taşıyan adam oldu. Evet, gol atamadı belki ama taraftar onu ayakta alkışladı. Artık futbol izleyicileri bilinçli. Ruhunu ortaya koyan oyuncuyu diğerlerinden ayırabiliyor.
Ancak şunu da belirtmek gerekir ki bir gülle bahar gelmez. Fenerbahçe adına bu galibiyet burada kalmamalı. Peş peşe oynanacak Antalya ve Kasımpaşa maçları bu anlamda çok şeye gebe. Önündeki bu iki maç, Fenerbahçe’nin lige dönüş yapıp yapmadığının asıl göstergesi olacaktır.
Allah’a emanet olun.