Oyalama taktiği

Abone Ol

Suudi Arabistan’ın Cemal Kaşıkçı cinayeti konusunda sergilediği devlet ciddiyetinden uzak, gayet lâkayt ve tutarsız tavrı daha önce hiç böyle bir şey görmemiş olanları şaşırtıyor.

Kaşıkçı’nın İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’na girip bir daha çıkmamasından bu yana Riyad’dan gelen açıklamaların her biri diğerini yalanlar nitelikte.

Önce Kaşıkçı içeri girdikten 20 dakika sonra çıktı dediler.

Sonra öldüğünü kabul edip sıradan bir kavga sonucu hayatını kaybetmiş gibi göstermeye çalıştılar.

Bu hikâyelere kimse inanmayınca cinayet için İstanbul’a gelen ekibin yetkisini aştığını öne sürdüler.

Gerçeklerin bir kısmını itiraf ederek cinayet emrini veren asıl katili kurtarmaya çalışıyorlar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi bir tiyatro sergileniyor.

Amaçları, vakit kazanmak ve konunun gündemden düşmesini sağlayarak katilleri ve azmettiriciyi korumak.

Cinayetin işleniş şekli ve sonrasında yapılanlar kan dondurucu olmasına rağmen hiçbir şey olmamış gibi adeta dünyayla alay ediyorlar.

Günü kurtarmak için söyledikleri yalanlarla yalancı çobanı bile geride bıraktılar.

“Ceset nerede?” sorusunu henüz cevaplamış değiller.

Oysa cesedin nerede olduğunu ve cesede ne yapıldığını gayet iyi biliyorlar.

Medyaya servis ettikleri bir haberde cesedin yerli bir işbirlikçiye teslim edildiğini söylemişlerdi.

O haber de yalanlandı.

İstanbul’da temaslarda bulunan Başsavcı Suud El-Muceb’in “Suudi Arabistanlı yetkililerin bu yönde bir açıklaması olmadı” dediğini öğrendik.

El-Muceb, lokum ve kuruyemiş sandıklarıyla ülkesine dönmeden önce İstanbul Başsavcısı İrfan Fidan’ı elindeki bilgi ve belgelerle birlikte Riyad’a davet etmiş.

İşbirliği yapıyormuş gibi görünüp zamana oynadıkları gayet açık.

Fidan Riyad’a giderse ne olacak?

Cesedin yerini mi söyleyecekler?

Türkiye’nin teslim edilmesini ve İstanbul’da yargılanmalarını istediği 18 kişiyi sorguya çekmesine mi izin verecekler?

Hayır.

Riyad’ın şu anki yaklaşımına göre maktül ve zanlılar Suudi Arabistan vatandaşı olduğuna ve cinayet de Suudi Arabistan toprağı sayılan başkonsoloslukta işlendiğine göre yargılama Suudi Arabistan’da yapılacak.

Söyledikleri şu:

“İstanbul Başsavcısı elindeki delillerle ancak mahkemede tanıklık yapabilir.”

Suudi Arabistan’da şeffaf bir soruşturma ve yargılama gerçekleştirilebilir mi?

Bugüne kadar sergilenen gayri ciddi tavra bakınca bu soruya “Evet” cevabı vermek imkânsız.

Suudi Arabistan hâlâ Trump’a güveniyor ve Amerika’nın kendisini içine düştüğü bu krizden kurtaracağına inanıyor.

Koltuğu sallantıda olan Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ın Riyad’da ABD’li Evanjeliklerin önde gelenlerinden oluşan bir heyetle görüşmesi tesadüfî değil.

Evanjelikler ABD Başkanı’nın en büyük destekçileri.

Bu arada İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Mısır diktatörü Abdüfettah Es-Sisi’nin Beyaz Saray’ı arayıp Suudi Arabistan Veliaht Prensi’nin harcanmaması gereken stratejik bir müttefik olduğunu söyledikleri ortaya çıktı.

Babası Kral Selman ile birlikte kameralar önünde Cemal Kaşıkçı’nın oğluna başsağlığı dileyen ve ünlü yazarın “ölümünden duyduğu üzüntüyü” dile getiren Muhammed Bin Selman, bir yandan da Trump’ın damadı ve başdanışmanı Jared Kushner ile ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’la görüşerek Kaşıkçı’nın “tehlikeli bir İslamcı” ve “Müslüman Kardeşler üyesi” olduğunu söylemiş.

Sözün kısası Suudi Arabistan bir yandan cinayetin aydınlatılması için işbirliği yapıyormuş gibi görünüp oyalama taktiğiyle Türkiye’nin elindeki bilgi ve belgeleri kamuoyuna açıklamasını engellemeye çalışırken diğer yandan da Veliaht Prens’i vahşice işlenen cinayetin sorumluluğundan kurtarabilmek için girişimlerde bulunuyor.