Ben yalan sevmem.
Ekrem İmamoğlu gibi değil ama… Gerçekten sevmem.
İftiracı insanlara katlanamam. Tarafsızlık yoktur kitabımda. Adalete inanırım. Tarafsızlık, özgürlük, demokrasi cilalarıyla parlatılmış ihanetlerden haz etmem. Belediyecilik vizyonu alkollü sosyal tesisler ve kızlı erkekli havuza girmekten ibaret olan kitle zaten kalemim olamaz.
Tarafım tartışılmaz ölçüde berraktır.
Bütün gayem, 150 yıldır beni bütün mukaddeslerimle sömürge pazarında satılığa çıkartanların karşısında durmaktır.
Belediye seçimleri de bu gayenin içindeki bir mücadele safhasıdır ve bütünüyle bir beka meselesini temsil etmektedir. Kamuoyunda ‘’beka’’ söyleminin tutmadığı, tutmayacağı ve tutulmaması gerektiğine dair görüşler de umurumda değildir. Çünkü tarih boyu bu topraklarda, tüm renk ve motifleriyle bu milletin bekasını ilgilendirmeyen hiçbir siyasal hamle gerçekleşmemiştir. Şimdi de beka vurgusu önemsizleştirilip alay konusu edilerek; CHP yapısının terörist hiziplerle olan bulanık(!) ittifakı yok sayılmaya çalışılmaktadır.
Nitekim başarılı da olunmuştur.
Zira Binali Bey ve destekçileri; CHP-İP-HDP ortak adayının yolsuzluklarının, FETÖ VE HDPKK’yla çirkin ilişkilerinin üstüne gitmeye fırsat bulamadan, atılan mesnetsiz iftiralara cevap yetiştirmeye çalışıyor uzun süredir. Devlet kurumları bile İmamoğlu’nun yalanlarını düzeltmek için ekstra mesai harcıyor…
Biz de halkça, tüm bu ihanetlerin yanında; şehirler inşa eden bir adamı, tek sermayesi yalan ve iftira olan bir proje tiple yarıştırıyoruz. Geçmişi unuttuk. Gerçekçi icraat adamlarıyla hayal satan yalancıları aynı kefeye koyuyoruz. Bu bir propaganda başarısıdır.
İmamoğlu, kendi partisinin, anayasa mahkemesine başvurarak yasaklattığı hizmetleri, büyük bir yenilikmiş gibi halka vadediyor. Kendisinin yapmadığı hizmetleri sahiplenecek kadar onursuz bir duru sergiliyor. Devletin valisine hakaret ettiği ayan beyan kanıtlandığı halde utanmadan inkâr ediyor. Alzheimer hastası da değil ama bir gün söylediğini ertesi gün reddediyor. Bağımlı bir hâlde sürekli yalana başvurup, milletin aklıyla dalga geçiyor. Agresif, sinirli ve yetersiz. Geçtiğimiz günlerde tüm Türkiye’de ortak yayınlanan tarihî münazara bile onun profilini düzeltmeye yetmedi. Münazaradan önce İmamoğlu’yla otel odasında baş başa 46, danışmanlarla 54 dakika görüşen; Siyonist Murdoch’un işçisi bir moderatörün dahi tarafsızlık kisveli manipülasyonları işe yaramadı. ‘’Soruları Binali Bey’e vermişler’’ iftirasını atan CHP-HDP-İP adayı, her şeye rağmen saplandığı bataklıktan kurtulamadı.
Gerçi belli bir kesime bunları anlatmak duvara konuşmak gibidir. Budala mıknatısı bir konformizm ile savaşıyoruz. Bu sebeple önemli olan, kararsız seçmenin göstereceği ferasettir. İnsaf diliyorum.
İstanbul bizim namusumuz… Şaibeyle, yalanla, iftirayla namusumuza göz koymuş vaziyetteler. Teröristler onları desteklerken onlar da teröristlere toz kondurmuyor. Kim bilir birbirlerine neler vaat ettiler? Açık olan şu ki bu vaatler; bölünmüş bir Türkiye’nin, sömürgeci tecavüzlerine gebe değerli parçalarından oluşuyor…
İffetimizin lekelenmediği bir seçim temenni ediyorum…
Ha, bir de, “Beni nasıl beğendiniz?’’