“1967 sınırları içinde başkenti Doğu Kudüs olan egemen ve bağımsız bir Filistin Devleti kurulana kadar bu mücadele bitmeyecektir.” Bu cümle ile adeta Filistinliler’in misakı millisini çizdi Sayın Cumhurbaşkanı. Ve 57 ülkenin İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde İstanbul’da attıkları imzalar, yıllardır yeterince sahiplenilmemiş, kaderine bırakılmış Kudüs davasının ve Filistin sorununun çözümü için somutlaşmış bir hedefte umut ışığına dönüştü. İstanbul’da sadece imzalar atılmadı aynı zamanda yeni müesses nizamda yeni mücadele yöntemlerinin tohumları da atıldı. İsrail için ironi olan şey ise İsrail’in başkentinin neresi olup olmayacağını bir başka ülkenin başkanının belirlemesi oldu. Her halde tarihte örneği tektir bir ülkenin başkentini bir başka ülkenin başkanının belirlemesi. Başkasının ipiyle kuyuya ne kadar inilir, inilirse ne olur iyi hesap etmek gerekir diye de hatırlamak isterim. Zira başta İngiltere olmak üzere Almanya ve Fransa gibi Avrupa ülkeleri ve diğer pek çok aklıselim dünya devleti bu oldubittiye tavır almış durumdalar. Özellikle demokratik düzlemde meşru bir sosyal harekete dönüşen Kudüs sorunu ve Filistin davası ABD ve İsrail üzerinde tsunami benzeri bir etki oluşturmaya başladı.
Bu arada PYD’deyi de gözden kaçırmamak lazım. ABD’nin başta silah, teçhizat ve cephane olmak üzere sınırsız desteği ile her geçen gün şişmeye devam eden PYD, alandan aldığımız bilgilere göre şimdilerde diğer Kürt gruplarıyla yoğun teşrik-i mesai kurma girişimleri başlatmış. Öyle ki ABD’nin DAEŞ’li teröristleri de bölgeden bütün dünyanın gözü önünde sağ selamet tahliyesinden sonra iyice rahata ererek, kendi liderliğinde bir Kürt devletçiği oluşturma yönünde gayretlerini artırmış. Bunun için bir ulusal program belirleme, bir sözde bayrak, marş, devlet sembolü sayılabilecek işaretler vb. şeylerle uğraşıyormuş. Özellikle Avrupa’da yaşayan Kürt kökenli insanları bölgeye getirtme gayretlerine hız vermiş. Tabii konunun teknik analizini yapacak olursak birinci adımda silahlı bir yapı oluşturulmuş durumda. Şimdi bir taraftan bu silahlı terörist yapının yaşayacağı fiziki alan ve bu alanda hâkimiyetini kurması desteklenirken, aynı zamanda suni sosyolojik meşruiyet için kendi dışındaki Kürt unsurların bölgeye yine kendi kontrolünde gelmeleri sağlanmaya çalışılıyor. Aynı PKK gibi bu tip ideolojik kodlarını Marksist kökenlerinden alan ve beslenen terör örgütleri demokratik görünmeye çalışsalar da demokratik bir ortamda kendilerine alternatif üremesine asla izin vermezler. Çünkü alternatifleri demek PYD’nin ortaya koymaya çalıştığı örgütsel değerlerin sorgulanması demek olur ki, PYD/PKK sorgulanmaya başlandığı an kaçınılmaz olarak çöküşe geçer. Bu nedenle önümüzdeki dönemde Kürtler de dahil olmak üzere bölgedeki bütün toplumsal gurupları silah zoruyla kontrol altında tutma girişimlerine devam edeceklerini söylemek yanlış olmaz. Ancak bundan sonra dördüncü safha diyebileceğimiz evrede, yine derin ABD devleti öncülüğünde PYD/PKK’ya bölgede yarı devlet benzeri statü ve uluslararası meşruiyet kazandırma çabalarını görmemiz mümkün. Afrin ve Mümbiç için daha kuvvetli operasyonel sinyaller aldığımız bu günlerde dünya kamuoyu nezdindeki aktif faaliyetlere hız verilmeli ve kesintisiz şekilde PYD/PKK yapısının terörist sürüsü olduğu her türlü ortamda vurgulanmalıdır.
Son olarak yurt içindeki PKK varlığı oldukça azalmış durumda ve teröristlerin üzerlerinde tesis edilmiş olan operasyonel baskı kesintisiz bir şekilde devam ettiriliyor. Irak ve Suriye’deki gelişmeler de dikkate alındığında özellikle kış aylarında iç bölgelerdeki yerin altına kazılmış terörist sığınaklarının ortaya çıkarılmasını sağlayacak milli teknoloji üretimine ve bu teknolojinin kullanılmasına ihtiyaç olduğunu da belirtmek isterim. Dünyada bu tür termal teknoloji var ve kullanılıyor. Ayrıca terörü Ulusça dayanışma içinde hep birlikte yenebileceğimizi bir kez daha hatırlatarak, güvenlik kuvvetlerimize toplum destekli güvenlik anlayışının da bir gereği olarak yardımcı olmalı, onların faaliyetlerini desteklemeliyiz. Bu kapsamda Alo 140 terör ihbar hattını gerektiği zaman aktif bir şekilde kullanmaktan çekinmemeliyiz.