Ortadoğu’nun asıl cevheri petrol değil sudur. Bu bölgede su kaynaklarına kim hâkim ise bölgenin kudretlisi de odur. Batı(l) dünyasının kısa vadede mücadele ve savaş politikası petrole, enerjiye yönelik görünse de uzun vadedeki mücadele ve savaş politikası su içindir. Daralan ve insanoğlunun ihtiyaçlarını karşılama noktasında sıkıntı yaşanan yer altı kaynaklarının en mühimi sudur. Siyonistlerin, iki nehir (Dicle-Fırat) üzerindeki emelleri de gizli olan bir durum değildir. Ömrümüz vefa ederse bunu göreceğiz ve arzı mev’ud için ne tür politika ve stratejiler geliştirileceğine şahitlik edeceğiz.
Malum, hâlihazırda genelde Suriye, özelde Münbiç, aslında Rojava’nın tamamı üzerinden bir mücadele, hatta örtülü savaş yaşanıyor; güç ve koz gösterileri yapılıyor.
Birkaç gün önce Türkiye’nin, Münbiç’e giden suyu kestiği, elektriklerinin de böylece kesildiği haberleri medyaya yansıdı. Bu hadise sıradan bir durum gibi görünüyor olsa da kanaatime göre bir mesaj da içeriyordu.
ABD ve Rusya’nın, bayraklarıyla YPG’ye kalkan olmaları, onu himaye etme yarışları elbette alelade olarak görülecek, yorumlanacak bir durum değil. Arka planında “terör koridoru”nun stratejik mahiyeti kadar, Fırat Nehri’nin o coğrafyadan geçiyor olması da önem arz ediyor. Türkiye, farklı bir diplomatik cenk hamlesiyle kendisini gösterdi ve “bensiz burada at oynatamazsınız, bana rağmen harita çizemezsiniz, benim rızam olmadan denklem kuramazsınız” dedi.
Fırat Kalkanı ile arazide stratejik prestij ve avantaj elde eden Türkiye, DAEŞ’e karşı gösterdiği kararlılığı, PKK/YPG’ye karşı da sürdüreceğini belirtti. Bu noktada bir hususa dikkat çekmek isterim. Birkaç ay önce, Menbiç’e yönelik operasyon geciktirildikçe, YPG’nin uluslararası zeminde meşruiyet kazanacağı, Küresel aktörlerin YPG’yi meşrulaştırma yoluna gideceğini yazmıştım. Mesele o duruma yaklaşmış olsa da henüz her şey bitmiş değil. Türkiye Rakka’dan ziyade önceliği Münbiç’e, hatta Afrin’e vermelidir. Küresel aktörlerin bu coğrafya üzerindeki planlarını akamete uğratmanın öncelikli adımı budur.
ABD’nin hem Rakka operasyonu hem de “güvenli bölge” hususunda Türkiye’yi tuzağa düşürme niyeti alânen ortadadır. ABD, Rakka’ya yapılacak operasyona YPG’yi de dahil etmek istiyor. Türkiye’nin de bu plan kapsamında olası operasyona katılması, YPG’yi “dost güç” hüviyetine kavuşturur ve sonrasında Türkiye’nin Münbiç’e müdahalesinin kapılarını kapatır. ABD’nin “güvenli bölge” planlaması da aynı riski taşımakla birlikte aynı zamanda Türkiye’nin Fırat Kalkanı kazanımlarını baltalama, YPG’ye alan açma, “zırh” sağlama niyetini ihtiva ediyor.
ABD ve Rus askerleri uzun zamandır YPG armalarını takarak görüntü veriyorlar. Bir sonraki aşamada YPG’lilerin, ABD ve Rusya armaları altında arz-ı endam etmeleri sürpriz olmayacaktır! Bundan sonrası tam bir satranç müsabakası; oyunun kurallarını iyi bilen, askeri ve siyasi perspektifte usta olan, gelecek yüz yılın haritasını belirleyecek ve kazanacaktır…
Fırat Kalkanı ile arazide stratejik prestij ve avantaj elde eden Türkiye, DAEŞ’e karşı gösterdiği kararlılığı, PKK/YPG’ye karşı da sürdüreceğini belirtti…