Önyargılar, ödüller, gençler ve bir şehir

Abone Ol

Geçtiğimiz haftayı Malatya’da, Malatya’nın belki de en önemli kültürel etkinliği diyebileceğimiz 6. Malatya Uluslararası Film Festivali’nde geçirdim. Tam bir hafta boyunca güzel dostluklar edindim. Tanıdığım, tanımadığım herkesle hem muhabbetimizi hem de yemeğimizi ve çayımızı paylaştık. Yeri geldi hep birlikte film izledik.

Mesela aynı filmleri oyladık birlikte. Kemal Sunal Halk Ödülü’nü alacak filmi seçmek için birlikte jüri olduk. Hiç birbirimize siyasi görüşlerimizi falan da sormadık. Sonuçta film izlemek için bir aradaydık. Birbirimizin siyasi tercihlerini bildiğimiz arkadaşlarımız ile bile samimiydi muhabbetlerimiz.

Hep birlikte tahminlerde bulunduk sonra. Dedik ki şu özelliğinden dolayı şu ödülü bilmem kimin filmi alır falan… Halk filmlerden sonra söyleşilerde yönetmenlere ve oyunculara en samimi sorularını sordu. Kimisi “Aydınlandım” derken kimisi de filmin sonunu beğenmediğini söyledi.

Ödül gecesi olduğunda ise özellikle bir konuda şok yaşadım. Halkın katılması için yapılan uluslararası bir festival organizasyonu düzenliyorsunuz, halkın oylarıyla bir filme ödül bile veriyorsunuz ama ödül gecesini halka kapalı yapıyorsunuz! Bu nasıl bir anlayıştır?

Seneye bizi almayın o ödül törenine. Sinema yazarı olarak ben orada olmayabilirim. Ama halk o salonda olsun bir zahmet. Aldığım duyumlara göre Malatya Valisi Sayın Süleyman Kamçı da bu konuda bir adım atılması isteğini festival komitesine iletmiş. Umarım dikkate alınır.

Ulusal Uzun Film Yarışması Kemal Sunal Halk Ödülü ile Ulusal Uzun Film Yarışması Jüri Özel Ödülü Çağıl Nurhak Aydoğdu’nun yönetmenliğini üstlendiği Yarım’a verildi. Abluka filmi SİYAD tarafından En İyi

Film Ödülü’ne, festival ana jürisi tarafından ise En İyi Yönetmen Ödülü’ne layık görüldü.

Barış Atay’ın festivalde seyirci ile buluştuğu söyleşide “Bize ödül vermezler” dediği Eksik filmi ise En İyi Erkek Oyuncu ve En İyi Senaryo ödülünü aldı. (Demek ki önyargı iyi bir şey değilmiş Barış Bey!)

Her ne kadar bu sene festival ödül töreninde siyasi konuşmalar ön plana çıkmasa da birkaç isim siyasi göndermeler yapmadan duramadı. Galiba ödül alanların içinde “durun ben şu mikrofonu açık bulmuşken sağa sola çatayım” diye bir kıpraşma oluyor. Zira filminde bile siyaset olmayan insanların ödül alınca çıkıp siyasî göndermelerde bulunması biraz ilginç geliyor bana.

KAR KORSANLARI FİLMİ ÖDÜL ALINCA SEVİNEN BEN

Ülkemizdeki bazı sanatçıların birbirinden sığ çıkışlar yaparak siyasete bulaşmalarından o kadar bezmişim ki onların yaptıkları işlerden de zevk alamaz hale geldim. Dolayısıyla gerçekten adam gibi bir film görünce onun önünde saygıyla eğilmekten başka çareniz kalmıyor. Kar Korsanları bana bu duyguyu yaşatan bir film oldu. Film 12 Eylül darbesinin ardından yaşananları anlatıyor. Bir rüya sahnesi var mesela… İnanılmaz hoşuma gitti. Yönetmeni Faruk Hacıhafızoğlu annesinin hikâyesini anlatmış aslında. Gerçeklerden yola çıkan hikâyelerin tadı bir başka oluyor haliyle. Filmi izlerken ilginç şekilde Ahmet Uluçay geldi aklıma. Filmde Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak tadı aldım resmen.

Ödüller dağıtılırken En İyi Yönetmen’e sıra geldiğinde o ödülü Faruk Hacıhafızoğlu alacak dedim ama olmadı. Ödül Abluka’ya gitti. Geriye En İyi Film kalmıştı. Eğer o ödülü de Kar Korsanları’na vermeseler olay çıkartacaktım zaten. Neyse ki ödülü verdiler. Sanki ödülü filmin başrolündeki çocuklar ile birlikte kaldırıyormuş gibi sevindim. Tabii sonra durdum dedim ki, solcu bir gencin başına gelenleri de anlatan bir filme sen nasıl bu kadar seviniyorsun? Ben acıyı, darbeleri, yokluğu bu kadar güzel anlatan bir film olduğu için seviniyordum oysa… Demek ki derdimizi doğru anlattığımızda paylaşamayacağımız hiçbir şey yok…

ÇİFTER ÇİFTER DAĞITILAN ÖDÜLLER

Ben yurtdışındaki festivallerin neredeyse hiçbirisinde ödüllerin çifter çifter dağıtıldığını görmedim. Ama ülkemizde böyle bir adet başladı ve devam ediyor. “En İyi” adı altında ödüllerin ikişer kişiye verilmesi biraz abes değil mi? O zaman ödüllerin de isimleri değişsin. Madem bu kadar gerekiyor o zaman 3 kişiye de verilebilsin mesela. Bir filmde oynayan iki aynı oyuncuya aynı ödül verilebilir belki. Ama farklı filmlerde oynayan iki oyuncuya aynı ödülü vermek biraz garip oluyor. Sonuçta bu karar jürinin kararı. Hiç kimse benimle aynı düşünmüyor diye bir jürinin kararını sorgulama hakkına sahip değil.

FESTİVALİN GÖZBEBEĞİ OLAN GENÇLER!

Festivalin bütün yükünü omuzunda taşıyan, gençlerden oluşan bir ekip vardı Malatya’da. Kimi üniversite öğrencisi kimi de yeni bitirmiş okulu. Didem Has, Hazal Bilge, Elif Özant, Fatih Mehmet Çubuk (Diriliş Postası okurudur kendisi), Yusuf Canbay, Fatma Özal ve adını yazamadığım diğer arkadaşlar… Hepsi özverili şekilde festivalin başından sonuna kadar bizlere canla başla yardımcı oldular. O kadar yoruldular ki muhtemelen hâlâ kendilerine gelememişlerdir. J

Sinefesto adına bu gençler için güzel planlar yapmaya başladım bile. İnönü Üniversitesi özelinde bazı çalışmalar yaparak bu güzel şehirle irtibatı devam ettirmek istiyorum. İstanbul’un doyduğu etkinleri artık Anadolu’nun güzel şehirlerinde devam ettirmek gerekiyor.

Umarım bu güzel şehre altı kez uğrayan bu festivalin daha nice on yıllar devam ettiğini görürüz.

Teşekkürler Malatya…

MUHAMMED UYAR

twitter.com/muhammeduyar