Sosyal medya, televizyon ve hatta medya ile terörizm arasında bir ilişki olduğunu ifade ederken kelimeleri çok dikkatli seçmek gerekirdi eskiden. Öte yandan bir ilişkinin olmadığı da söylenemezdi.
Özellikle sosyal medya, modern kültürün öyle büyük bir bölümünü oluşturuyor ki günümüz teröristlerinin çoğu kitle iletişim araçlarını taktiklerine şu veya bu şekilde dâhil ettiler. Bunun bir de öte bir adımı olarak; günümüz terör devleti İsrail’in direkt propagandasını yapmaktan çekinmeyen, İsrail aleyhine yapılan paylaşımları anında silen sosyal medya platformları var.
Geçtiğimiz hafta içinde İsrail’in, İran’ın başkenti Tahran’da karanlık bir cinayetle şehit ettiği İsmail Heniyye ve Hamas ile ilgili yapılan paylaşımlar Instagram ve Facebook tarafından tehditvari bir dil kullanılarak silindi. Hatta Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın hutbesi de Facebook’tan silindi. (Hutbe yoğun baskı nedeniyle yeniden yüklendi) Kontrolü sizde olmayan mecralara esir olmanın sonuçlarını canlı canlı yaşadık. Çok önemli mi, asla değil ama patronun kim olduğunun bilinmesi açısından bir yaptırım uygulanması gerekiyordu; onu da BTK yaptı ve Instagram’a ulaşım engeli getirdi. Yani onların anladığı dilden cevap verildi. Engel kaç gün sürecek bilinmez ama dize getirene kadar engelleme devam etmeli. İsteyen VPN ile girsin, mühim değil. Instagram’ın günlük kaybı yaklaşık 1,9 milyar lira (eski para ile 1,9 katrilyon lira) Eh, nede olsa bu zalimler ancak paraları kesilince cıyaklıyorlar.
Para her şeyleri, hatta varlık sebepleri; İsraillerini beslemek için bu paraya ihtiyaçları var. McDonald’sları da, Instagramları da bunlara para aktarıyor. Akıtılan her damla kanda bunların payı var. Bu payı gizleme gereği bile duymuyorlar. Terör devleti İsrail ve dostları, hedeflerine ulaşmak konusunda kitle medyasının önemini kavramışlar ki medya endüstrisinin üretim eğilimlerini sansasyonalizm tercihine yönelterek terör örgütü devletlerinin eylemleri nedeniyle medyada azami bir mevcudiyet sağlayabilmesini umuyorlar; bunu yaparken de medyayı kendi amaçları için manipüle etmeye ve sömürmeye çalışıyorlar. Çek yazar Milan Kundera'nın dediği gibi, “Medyanın misyonu, gerçeğin karmaşıklığına ışık tutmak ve onu artık gerçeği temsil etmediği noktaya kadar basitleştirmek değildir. Terörizm, medyanın özgürlüğünü ve bağımsızlığını da sınar ve hatta terörizmin bu değerleri bir dereceye kadar rehin aldığı da söylenebilir. Kitlesel saldırıların ardından medya, vatanseverlik için, çeşitli stratejilerle veya baskı altında kalarak genellikle aşırı otosansür uygular, kendini iktidarın sözcüsüne dönüştürme riskini alır ve yalnızca otoritenin emirlerini veya kamuoyunun duygularını izlemeyi seçer.” Bu cümleler tam da şu anda sosyal medya mecralarının yaptıklarını ifade ediyor.
Öyleyse kendi medyası, sosyal medyası güçlü olmayan bir ülke bu konuda eksik kalır. Ama onların silahlarıyla silahlanırken “kitaba uymak” gibi bir zorunluluğumuzun olduğunu da unutmayalım. Onlarla aynı seviyeye inmek Müslüman vakarına yakışmaz. Bu nedenle onların sosyal medyasında onların rezilliklerini de yüzlerine vurmak hepimizin görevi. Vesselam…