Ölüm kadına yakışır!

Abone Ol

Bu bir film ismi, malûm… Robert Zemeckis‘in yönettiği “kara komedi” türü film, 1992‘de çekilmişti. Başrollerini Goldie Hawn, Meryl Streep ve Bruce Willis paylaşmıştı hani.

* * *

Kadın tebessüm etti.

“Acı” dediğimiz şey, kimi zaman ağlamaktan çok gülümsemekle kendini belli ediyordu.

Gülümsemesi ve kahkahası bol kimi kadınlar, aslında yüreğindeki sert kış mevsiminin işaretini veriyor.

* * *

Kadınların günüydü, dün. 1910’da Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da bir konferans ile başlayan hareket, kısa süre içinde dünyaya yayıldı.

Batı ülkelerinde neredeyse bir asırdır 8 Mart’ta kadınlar için toplu ulaşım imkânları ücretsiz sağlanıyor. Alışveriş merkezlerinde kadınlara özel indirimler uygulanıyor, çiçekler ikram ediliyor. Sadece kadınları ilgilendiren gösteri ve şovlar düzenleniyor. Logoları o gün için çiçek böcekle süslenmiş medya, kadınlara özel itibar gösteriyor.

Avrupa’nın çeşitli başkentlerinde bazı radikaller ise meydanlarda toplanıp, “Dünya, insan olmayan insanlarla doludur” sloganıyla yumruk sallıyor hararet içinde…

Türkiye’deki hissedilir geçmişi çeyrek asırdır Kadınlar Günü’nün.

* * *

Gülümsemek en çok kadınlara yakışıyor.

Ama, başında da dediğimiz gibi, dudaklarına tebessüm asanların çoğunun mendilleri ıslak aslında… Kâğıt kesiği gibi kırgınlıkları, pişmanlıkları ve hüzünleri ile gölgeleniyor, gülümsemeleri…

Türkiye’deki hissedilir geçmişi çeyrek asırdır Kadınlar Günü’nün.

Ve 2018 yılındaki ağır bilanço da “iç karartıcı” rakamları ile insanın ruhunu çürütüyor. 440 kadın öldürülmüş geçen yıl. 317 kadın ve bin 217 kız çocuğu da cinsel istismar mağduru olmuş.

Kurulan her hayal yıkılmak zorundaymış gibi, istatistiklerin boğucu rakamları arasındaki kadın da aynadaki hayaline bir haydut yüzü mıhlayarak, kentin çamurlu, ıslak, ölü çarşılarını seyre dalıyor adeta. Yine gülümsemeyi ihmâl etmiyor; insan büyüdükçe arzularının küçüldüğünü bilerek.

* * *

Böyle günlerin mottosu “eşitlik” ise zor mesele… Kadın ile erkek her anlamda eşit olursa, dünyanın hiçbir yerinde “adalet” sağlanamaz. Erkek kabadır, gücü kabalığındandır hatta, kadın zarif ve naziktir; onları aynı terazi ile tartmak, olsa olsa zulümdür kadın için…

Kadın duygusallığı, duyarlılığı, erkek zorbalığı ile bir tutulursa, ayrı bir haksızlık olur kadına…

* * *

Son tahlilde; gerçeklikten kopuk akımların peşinden gitmek yerine, her şey yerli yerine konursa, yüce dinimizin ve dinlerin baş tacı ettiği, ‘adalet’ merkezli yaklaşım ile aynadaki o gülümseme içtenlik ve derinlik kazanabilir. Kadın, işte o zaman çiçek açar.

Başlığa dönersek; ölüm kadına yakışır. Çünkü hüznün de en kusursuz simgesi, yine kadınlardır.