Herkes kendisine şu soruyu sorsun: "Ben bu ülkenin kalkınması için ne yaptım?"
Şimdi “Ev aldım arsa aldım” diyen olur, demesin.
Sen onları kendini kalkındırmak için yaptın.
Gerçekten ülke menfaatini düşünerek, gerçekten yahu ben şunu şunu yaparsam bu ülkenin yarını daha güzel olur, milletimizin refah seviyesine bir nebze katkım olur diyerek yaptığımız ne var hayatımızda?
Büyük çoğunluğumuz, doğar yaşar ve memlekete tek bir katkısı olmadan ölür gider...
Çünkü biz her şeyi devletten bekleriz, millet olarak huyumuzdur, Osmanlı'nın iyi niyetle ortaya koyduğu "İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın" prensibi bizi her şeyi devletten bekleyen, Devlet için hiçbir şey yapmayan, ama her problemi devletin çözmesini bekleyen bir topluluk haline getirdi.
Devir değişti, biz artık bir cihan imparatorluğu değiliz, Anadolu'ya sıkıştırılmış, Lozan'la eli kolu bağlanmış, bizi 1. Cihan Harbi’nde mağlup edenlerin mağlup kalmamız için elinden gelen her şeyi yaptığı önümüze her engeli koyduğu bir ülkeyiz. Bu evrilmeden sonra prensibimiz "Devleti yaşat ki İnsan yaşasın" olmalıydı.
On yıllarca vergi kaçırmada dünya rekoruna koşmamalıydık. On yıllarca sanayileşmemizi istemeyen müttefiklerin oyunlarına gelmemeliydik. “Devletin malı deniz, yemeyen domuz” dememeliydik. Asgari ücretle yanımızda adam çalıştırmayı normal değil "Ayıp" görmeliydik. Devletin çıkarları ile kendi çıkarlarımız çakıştığında "Önce vatanım" demeliydik.
Devrin değiştiğini anlamalıydık, devletin artık fetihlerle güçlenmediğini, yeni dünya düzeninde artık devletlerin sanayileşme ile dolayısıyla topladığı vergilerle güçlendiğini görmeliydik.
Refah seviyemizin yükselmesi için önce devletimizin güçlenmesinin gerektiğini anlamalıydık...
Son yüzyılımızı yaktık...
Bu kafayla devam edersek, önümüzdeki yüzyılı da yakarız.
Bizden bir şey olmaz abi...