Birey mesleğini seçtikten sonra sorunlar bitmez. Bu kez de mesleğinden beklentileri başlar. Yeteneğine, başarısına, yaşına, iş yeri ortamına, işin güçlüğüne, çalışma süresine, aldığı ücrete, yüklendiği sorumluluğa vb. etkenlere bağlı olarak yaptığı işten beklentilerinin karşılanmasını ister. İşinden dolayı bir memnuniyet duymak, doyum sağlamak ister. İş doyumu, bir iş görenin işini ya da iş yaşamını değerlendirmesi sonucunda duyduğu haz ya da ulaştığı olumlu durumdur. İş görenin duyduğu hazzın ya da ulaştığı olumlu duygusal durumun derecesi işten doyumunun derecesidir. İşinden memnun bireyler daha az stres yaşamakta, ekip çalışmasına daha çok uyum göstermekte ve üretkenliklerini daha çok artırmaktadır. İş doyumsuzluğu ise iş yaşamının değerlendirilmesi sonucunda ortaya çıkan hoş olmayan duygusal durumdur (Locke, 1968; Başaran, 1996; Spector, 1997; Sevimli & İşcan, 2005; Karaköse&Kocabaş, 2006; Soyer & Can, 2007; Bozkurt&Bozkurt, 2008).
Öğretmenlerin mesleki memnuniyeti yaptığı işin niteliğini doğrudan etkilemektedir. Mesleki açıdan mesleğini yapmaktan memnun bir öğretmen gerek eğitim-öğretimin hedeflerini gerçekleştirmede gerekse öğrencilerine yaklaşımında daha etkili olacaktır. Mesleki açıdan mesleğini yapmaktan memnun olmayan bir öğretmen eğitim-öğretimin hedeflerini gerçekleştirmede kayıtsız ve öğrencilerine yaklaşımında da etkisizdir. Mesleğinden memnun öğretmen göreve kendini adama açısından olumludur. Mesleki memnuniyetsizlik içinde bulunan öğretmen göreve kendini adama açısından da sıkıntılıdır. Öğretmenlerin işindeki memnuniyetsizliği sadece kendilerini değil, okullarını da etkiler.
Öğretmenin meslek yaşamındaki doyum ya da doyumsuzluğu, okulun yapısını ve işleyişini değiştirir. Görev yaptığı okulda hayal kırıklığı yaşayan öğretmenler, işine ve görev yaptığı okula karşı çeşitli olumsuz tepkiler geliştirebilir. Öğretmenlerin mesleki doyumu ve doyumsuzluğu ile performansları arasında da kuvvetli bir ilişki olduğu tespit edilmiştir.
Günümüzde her alanda yaşanmakta olan değişim eğitim kurumlarını da etkilemektedir. Eğitim kurumları bu değişime ayak uydurma ve kendini sürekli yenileme durumundadır. Bu süreçte öğretmenlerin oynayacakları rol büyük önem taşımaktadır. Çünkü bir okulun kalitesi öğretmenlerinin sunacağı eğitim hizmetinin kalitesine bağlıdır. (Seferoğlu, 2005).
Bilim ve teknolojideki hızlı gelişmeler toplumun sosyal, kültürel ve ekonomik alanlarında değişimleri gündeme getirmekte; mal ve hizmet üreten tüm kişileri sürekli öğrenmeye ve kendilerini yenilemeye zorlamaktadır (Ersoy, 1996). Bu durum, tüm alanlarda ve mesleklerde olduğu gibi, eğitim alanında ve öğretmenlik mesleğinde de değişim ve gelişmelere neden olmakta; öğretmenlik rolünün yeniden yapılandırılması zorunluluğunu yaratmaktadır (Ayan, 1999).
Öğretmenin rolündeki değişme zorunluluğu ilk önce öğrencisinin, onun yegâne bilgi kaynağı olmadığının farkına varmasıyla ortaya çıkmaktadır. Bunun için öğretmen farklı kaynakları kullanarak sürekli kendini geliştirmek durumundadır.
Günümüz toplumunun öğretmeni; sorun çözebilen, teknolojiyi kullanabilen, öğrenci ve velisi ile olumlu ilişki kurabilen, sınıfın ve okulun tüm imkânlarını kullanarak aktif öğrenme ortamına dönüştürebilen, en önemlisi de sürekli öğrenmeyi bir ilke olarak benimseyen ve bu çerçevedeki tüm rolleri üstlenerek, toplumun çok yönlü gelişmesine katkıda bulunabilen bir profesyonel olmak durumundadır (Oktay, 1998). Bu bağlamda öğretmenlerin devamlı kendilerini yenilemeleri, yetiştirmeleri ve profesyonel bir öğretmen kimliği kazanmaları gerekir (Azar ve Karaali, 2004).