Öğretmen adayları çok şey istemiyor!

Abone Ol

Milli Eğitim Bakanlığı’na sesini duyurmaya çalışan 471 bin genç öğretmen adayının sesi olmak için yazıyorum bugün. Bakanımız İsmet Yılmaz ve Müsteşarımız Yusuf Tekin’in konuya el atması ve taleplerle yakından ilgilenmesi elzem görünmektedir.

Milli Eğitim sistemimizdeki aksaklıklar tüm ehlince malumdur. Zaten problemlerin çözümü için ellerinden geleni yapıyorlar. Yeni müfredat uygulaması, eski müfredatın problemli taraflarının reforme edilmesi ve bu bağlamdaki bilumum gayretlerin daha iyisine varmak adına yürütüldüğüne inanıyoruz.

Özellikle ilk kademe müfredat uygulayıcısı öğretmenlerin atamaları hususunda da birtakım düzenlemeler yapıldı, yapılıyor. Geçen sezon ilk defa uygulamaya alınmış olan mülakat sistemi de bu düzenlemelerden birisi olarak yürürlüğe konulmuştu.

Meselenin ilmelyakin mülahazası ile hakkalyakin müşahedesi farklı oldu. Yani teoriyle pratik birbirini örtmedi. Çok ciddi mağduriyetler yaşandı. Olabilir. İlk defa yapılan bir uygulamanın birtakım görülemeyen yanları yönleri olabilir. Önemli olan bu durumun ivedilikle düzeltilmesidir.

Onlarca bölümün binlerce fazla mezunundan bahsetmiyorum. YÖK’ün kontenjan fazlalıklarına müdahale etmemesi, üniversitelerin ihtiyaçtan fazla öğrenci almaları, MEB’in sunduğu öğretmen projeksiyonu, ihtiyaç ve atama durumu gibi mevzuların daha detaylı bir şekilde ele alınması gerekir. Ayrı ve geniş bir inceleme konusudur.

Şu an ivedilikle halledilmesi gereken öncelikli mesele atama kriterleri olarak ele alınan KPSS puanı-Mülakat puanı ve atama sıralamasıdır. Birçok mecrada haklarını aramaya çalışan öğretmen adaylarının birçoğu KPSS’den yüksek puan alabilmek için en az 1 yıl olmak üzere yoğun bir çalışma, sıkı bir tempoyla sınava hazırlanıyorlar. Bu hazırlık safhası 2-3-4 yıl olanlar bile yok değil bilakis çok. Hatta ve hatta KPSS hazırlığından dolayı 30 yaşlarını aşanlar, evlenip yuva kuramayanlar, toplumsal ve psikolojik travmalar işin çok derin boyutlarıdır ve bu köşe bunu anlatmak için yetmez.

Böyle bir süreçten geçtikten sonra alınan KPSS puanları yeni bir uygulama olarak muhatap oldukları mülakat ile koskoca bir hiç oluveriyor. Yok hükmüne düşüveriyor. Son atamalarda uygulanan bu mülakat KPSS sıralaması ile ilk 1000 (bin) kişi içinde olan bir aday, mülakattaki aldığı puanla 10.000 (on bin)’inci sıraya gerileyiveriyor. Aynı olay tersine de işlemiş oluyor.

Mülakat komisyonu sonuçta farklı farklı insanlardan oluşan ve sübjektifliği doruk noktasında olma ihtimali yükse bir nitelik taşıyor. Zira 500 bine yakın öğretmen adayını aynı insanların mülakat yapması mümkün ol(a)mayacağı gibi farklı insanlar da aynı kanaate sahip ol(a)mayacaktır.

Tespit yapmak kolaydır. Biz de buraya kadar herkes gibi tespit yaptık. Peki çözüm nedir?

KPSS’nin devletin objektif bir ölçme ve değerlendirme yöntemi olduğunu şayet kabul ediyor isek mevzunun belirleyici kanadının sübjektif bir komisyon kararına terk edilmemesi gerekir.

Eğer mesleki yeterlilik üzerine bir mülakat yapılıyorsa 10 dakikalık bir görüşme ile böyle bir ölçüm olamayacağı malumundur. Yok eğer mülakat kriteri kişinin güvenlik taraması ile sınırlıysa Geçti/Kaldı şeklinde bir sınıflandırma yeterli ve tatminkar olacaktır. Son olarak emeğin karşılığı olan objektif KPSS sonucu temel atama kriteri, mülakat ise destekleyici güvenlik/kanaat kriteri yapılabilir, yapılmalıdır.