15 Temmuz gecesi yaşadıklarımızı pek çok kez yazdık, anlattık. En yalın hali ise TBMM 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’na verdiğimiz ifadede yer alıyordu. Aradan geçen 6 yılın ardından o ifadeyi özet halinde bu köşeye de taşımak istedim. (Parantez içlerindeki kısımlar sözlü ifadeyi şerh etmek için…) Buyurun:
“15 Temmuz gecesi medyada darbe girişimi olduğunu ve bunun Fetullahçı Terör Örgütü tarafından yapıldığını ilk duyuran medya organı oldu Yeni Şafak Gazetesi ve bu haberin altında imzası olan bir gazeteci olarak buradayım aynı zamanda.
O gün diğer tüm medya kanalları, televizyonlar Yeni Şafak’a atıf yaparak bu haberi duyurdular. Nasıl öğrendim, birkaç dakikada özetlemek istiyorum.
Bir kafeteryada arkadaşlarımızla otururken Beylerbeyi’nde bir askerin, polisin silahına el koyduğu ve kargaşa yaşandığı iletildi. Askerin silaha el koyması ve buranın Beylerbeyi olması başlı başına dikkat çekici bir bilgiydi.
(1) Beylerbeyi, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da çalışma ofislerinden bir tanesiydi.
(2) Önümüzdeki günlerde bir YAŞ toplantısı yapılacaktı.
(3) O gün ‘TSK bile pes etti’ manşetini atmıştık.
(4) Çatı iddianamesinde yaklaşık 600 kadar (Paralel) subayın ismi belirlenmişti. Bütün bunların hepsi o gün (gelen o yeni bilgiyi yorumlamak için arka plan) bilgisiydi. Dolayısıyla o bilgi ulaşınca buna ancak böyle bir girişimin sebep olabileceği (zihnimde şekillendi) Tabii, bunu teyit etmek gerekiyordu. Hızlıca haber kaynaklarımıza ulaşmaya çalıştım. Pek çok görüşme yaptım 21.50 ve 22.10 arasında. (O günlerde Terörle Mücadele Şubesi’nde çalışan ve zırhlı ekiplerde görev yapan) bir polis memuru bunun bir Fetullahçı darbe girişimi olduğunu ve kendisinin ‘Beyefendi’nin Kısıklı’daki ikametine doğru gittiğini ve gerekirse burada çarpışarak şehit olacağını, bunu engellemek için ne gerekiyorsa yapacağını ifade etti telefonda.
O ana kadar hiçbir şekilde hiçbir yerden bu noktada başka bir teyit ulaşmamıştı. Sonraki aradığım daha üst düzey bir Emniyet kaynağı ise henüz olayın ne olduğunu anlamaya çalıştıklarını ve bunun devletin yaptığı bir girişim mi yoksa bir grup tarafından mı yapıldığını anlamaya çalıştıklarını ifade etti.
Dolayısıyla, buradan ben şunu söylemek istiyorum: Hâlen bürokrasi içerisinde, güvenlik bürokrasisi içerisinde bir darbe girişimi olduğunda şayet bu meşru ya da işte hiyerarşi içerisinde yapıldığında buna ‘Evet’ deme ihtimali olan yapıların da bulunması açıkçası -bana böyle bir izlenim uyandırdı ve- beni ürküttü. ‘Bu, FETÖ tarafından yapılmamış olsaydı şayet, o zaman buna karşı çıkılmayacak mıydı?’ sorusunu doğuran bir şeydi.
KOMİSYON BAŞKANI – Hiyerarşi içerisinde olsaydı meşru mu olacaktı?
RECEP YETER – Dolayısıyla, bu önemli bir soru. Sonrasında, birkaç dakika içerisinde olayı netleştirdikten, teyit aldıktan sonra İnternet sorumlumuz Ersin Çelik’i arayarak bunun bir darbe girişimi olduğunu ve bir haber gireceğimizi, gazeteye dönmesini (otoparkta arabasında olduğunu ve ne olduğunu anlamaya çalıştığını söylemişti) ifade ettim. (Bu telefondan hemen önce gazetenin iki patronu Kazım ve Ahmet Albayrak beni arayarak ne olup bittiğini sormuşlardı. Kendilerine de ikinci bir kaynaktan doğrulatamasam da bir Fetullahçı darbe girişiminin yaşandığını ifade etmiştim. Bunun üzerine Ahmet Bey nerede olduğumu sormuş, gazeteye yakın olduğumu öğrenince de gazeteye geçerek haberi hızlıca web sitesine girmemizi istemişti)
Gazeteye ‘Darbe girişimi oluyor’ diye yüksek sesle bağırarak girdim ve akabinde 22.37’de haberi internete verdik.
15 Temmuz gecesi benim en azından gazeteci olarak yaşadığım süreç buydu. Tabii, sabaha kadar gazetedeydik. Gazetenin üzerinden F-16’lar alçak uçuş yaptılar, personelimizi sığınak diye tabir edebileceğimiz alt katlara indirdik, camlardan uzak kalmalarını sağladık. Helikopter indirilme ihtimaline karşı bahçeye araçlar konuşlandırıldı ve Mustafa Cambaz arkadaşımızın gece 03.00 gibi şehadet şerbetini içtiğini öğrendik. Kendisiyle on yedi yıl mesai arkadaşlığı yapmış biri olarak burada da tekrar özellikle ismini belirtmek istiyorum – (Rabbim) mekânını cennet eylesin. Hâlihazırda masası masamın yan tarafında boş vaziyette durduğu sürece (Yeni Şafak'ta o gün yakın çalışıyorduk) bu mücadeleyi de hiçbir zaman bırakmayacağımızı da ben buradan vurgulamak istiyorum.
Peki, niye süreç tamamlanmadan harekete geçtiler? Bu kısım önemli.
Bana göre bu bir kişisel hırs yüzünden kaynaklandı. 7 Şubat 2011’de mevcut bu örgütün yöneticilerinin ömrü hayatlarında yani hayatlarını devam ettirirlerken Türkiye’de bir iktidar sahibi olamayacaklarını fark etmeleri üzerine düğmeye bastılar ve mevcut iktidarı tasfiye edip yerine yerleşmek istediler. Kilit nokta şu: TSK’da B planları vardı her zaman, poliste B planları vardı, yargıda B planları vardı ama siyasette daha doğrusu karşılarına çıkacak böyle bir millet iradesine karşı, böyle bir lidere karşı bir B planları yoktu. Bugün bu millet direncini kırmak için hazırlık yapıyorlar. Bu millet direncini kırmak için yeni kumpaslara, yeni operasyonlara kalkışabileceklerini ben şahsen düşünüyorum. Bu şekilde de konuyu kapatmış olayım.”
12.12.2016 Akgün Otel