Normalleşmenin yansımaları

Abone Ol

Türkiye ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasındaki “ilişkileri yeniden normalleştirme süreci” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Abu Dhabi’ye yaptığı başarılı ziyaretle yeni bir aşamaya geçti.

Arap Baharı’na farklı yaklaşımları sebebiyle ilişkileri büyük ölçüde kötüleşen iki ülkenin o dönemi geride bırakıp yepyeni bir sayfa açtıklarını söylemek mümkün.

Önümüzdeki süreçte daha çok o sayfanın nasıl doldurulacağı ve dengeleri değiştirme kapasitesine sahip Türkiye-BAE yakınlaşmasının bölgesel etkileri konuşulacak.

“Libya, Suriye ve Yemen’e yansımaları nasıl olacak?” sorusunun cevabı çoktan aranmaya başladı.

Her şeyden önce şunu baştan kabul etmek gerek:

İki ülkenin mevcut koşullarda ilişkilerini yeniden normalleştirmeleri hiç şüphesiz öncelikle kendi ekonomik ve siyasi çıkarlarına hizmet edecek.

Bununla birlikte Ankara ve Abu Dhabi arasındaki yakınlaşmanın bazen doğrudan ve bazen de dolaylı olarak bölgesel konular üzerinde de etkileri olacaktır.

BAE, yakın zamana kadar Doğu Akdeniz’den Afrika Boynuzu’na kadar birçok bölgede Türkiye’nin karşısında oldu.

Yunanistan’a, Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ne ve Ermenistan’a desteğini açıkladı.

Söz konusu desteğin motivasyonu milli çıkarları değil Türkiye karşıtlığıydı.

Sahip olduğu medya gücünü Türkiye’yi ve Erdoğan’ı kötülemeye seferber etti.

Ankara ve Abu Dhabi arasındaki yakınlaşmanın ilk etkisi “BAE’nin düşmanlık derecesine varan aşırı Türkiye karşıtlığının ortadan kalkması” şeklinde kendini gösterecek.

Abu Dhabi’nin Atina ve Erivan’la ilişkileri devam etse bile artık söz konusu ilişkiler Türkiye’ye nazire yaparcasına abartılı olmayacak.

Bazı konularda ise Türkiye ve BAE arasındaki görüş ayrılıklarının devam etmesi bekleniyor.

Örneğin Suriye’de Abu Dhabi uzun bir süredir rejimle dirsek temasında ve Şam’ın Arap Birliği’ne yeniden dönmesi gerektiğini savunuyor.

Türkiye’nin Suriye ve El-Esed rejimi konusundaki duruşu ise biliniyor.

İki ülkenin Müslüman Kardeşler Cemaati’ne ve Filistinli direniş gruplarına bakışlarında da herhangi bir değişiklik beklemek rasyonel olmaz.

Ankara ve Abu Dhabi arasındaki yakınlaşmanın Yemen dosyasına nasıl yansıyacağı konuşulurken ilk gündeme gelen genelde Bayraktar TB2 oluyor.

Türkiye, Yemen krizinde bir yandan Körfez’in çözüm çabalarına destek verirken diğer yandan Yemen halkının maruz kaldığı insanlık dramını derinleştiren hataları eleştirdi.

Husilerin balistik füzelerle ve İHA’larla Suudi Arabistan ve BAE’ye düzenlediği saldırıları kınaması Ankara’nın ilkesel tavrını yansıtıyor.

Arap sokağında cevabı merak edilen asıl soru şu:

BAE Türkiye’den etkinliğini fazlasıyla ispatlamış Bayraktar TB2 veya diğer Türk SİHA’larından satın alıp Yemen’de kullanır mı?

Bunu zaman gösterecek.

Ancak Türkiye’nin Aden başta olmak üzere birçok bölgede Yemen halkına yardım faaliyetlerini daha rahat yürüteceğini şimdiden söyleyebiliriz.

Hatırlarsanız, Türkiye’den Yemen’e giden insani yardım kuruluşlarına BAE destekli gruplar tarafından güçlükler çıkarılıyordu.

Ayrılıkçı Güney Geçiş Konseyi'ne (GGK) bağlı güçlerin Türk Kızılay ekibini gözaltına aldığına dair haberler söz konusu olmayacak.

Kısaca ifade etmek gerekirse, BAE artık Türkiye’nin attığı her adımı boşa çıkarma çabasından vazgeçecek.