“Nokta kadar menfaat için, virgül kadar eğilme…”

Abone Ol

Bu yüzyılın hastalığı, rızık endişesi ve makam. İmaj derdi için kardeşliği ezen modern sistemin içeriği, kölelikten ibaret. Neden, niçin, nasıl sorularına düşman olan düzenin içinde, insan önce kendine saygısını kaybeder sonra da insanlığını. Haysiyet ve onur duygusunun zedelenişi ise yürekte, sızıdır.

Kendi çıkarları için uydurma bir doğrunun korumacılığını yapan kişiler, menfaat dostluğu kurarlar. Bu bozuk yapıda canları yanınca, “Herkes menfaatçi” diye isyan ederler. İstekler ve hisler arasında gel git yaşanmasının nedeni de yaratılış nefesinin zaman zaman hissedilmesidir. Dünya hırsı ile eğriye mahkûm olanların dili hep dikenlidir. Eleştirel bir bakış açısına sahip oldukları için, önlerine çıkan her engel onlara batışı da doğaldır. Menfaatin boyutu yükseldikçe dost, kardeş, anne-baba, evlat varlığı da bir şey ifade etmez. Çıkar kanunlarına hizmet etmek, iç güzelliği öldürmüştür. “Yaratılanı sev, Yaratan’dan ötürü” diyen, Yunus inceliği de yok olmuştur. Şefkatten, alçak gönüllükten uzak olanlar, rekabet piyasasında bir piyon oluşlarını anlamazlar ve körleşmenin bedeli elbette sert olur…

Okul yıllarında edebiyat hocamızın her nöbetinde, ‘Nokta kadar menfaat için, virgül kadar eğilme’ sözünü tekrar edişini, hayatın içine girdiğimde anladım. Menfaatçi kişiler şahsi çıkarları için, her türlü rezilliğe rahatlık ile boyun eğerler. Dostluğu, sevgiyi, hatta değerleri kullanmaktan utanmayan kalplerde, merhamet yoktur. Makam, mal, şöhret uğruna hakikatin dilini değiştirip, doğruya kör sağır olanlar kendi dışında olan her şeyi aşağılamaktan da geri kalmazlar. Ego patlaması yaşayan bu insanlar, en iyiyi – en doğruyu bildiklerine hem kendilerine hem de çevreyi inandırılırlar. Elias Canetti’nin ‘Körleşme’ kitabındaki bir iç konuşma, sığlaşan dünyalara etkili bir örnektir. Menfaatin, körleşmenin narsisizm ile yüzleşmesi belki de bu. “Bir kere kadına kitap vereceğim, diye söz vermişti. Verdiği bu söz günlerdir rahatını kaçırıyordu. Kadının parmakları şişman ve hantaldı. Narin kitap sayfaları bu parmaklar için çok inceydi. İnce kâğıt özen isterdi. Böyle parmakları olan kitap okumamalıydı” der ve evini temizletmek için tuttuğu kadını, yağlı ve kirli kitabı kaplarken görünce, parmakları o kadar da kalın değilmiş, yanılmışım aslında diye hayıflanır Prof. Kien. Ve yıllardır o hali ile beklettiği kitaba, saygı gösteren kadına evlenme teklifi eder.

Yalan üzerine inşa edilen düzenin bir parçası olmak için çırpınış, ruh kirliliği. Evet, sahteliğin mabetleşmesi ve dünya konforu için, öze isyan edenlerin gönül kapıları kilitli olduğundan, iyiliğin sesinin kısılmasına da tepki vermezler.

Adaleti, merhameti, sevgiyi de kendi çıkarlarına uğruna kullanan kör dünyalar, ‘Her canlı ölümü tadacaktır’ ayetini hatırladıklarında, insan olma sanatını icra edeceklerdir. Bugünün penceresine, Ahmet Muhip Dıranas’ın mısralarını bırakıyorum. “Uzaktadır her şey, hep… Yalnız ölüm/Her yerde, her an yakınımız ölüm.” Kalbinize emanetsiniz.