Noel değil ‘ne ol’ diye sor Müslüman,
Sorulacak sana da bir gün akan kan,
Acılar ile kıvranırken Müslüman,
Ne durursun, hiç olmazsa Ümmet’e yan!
Yıllar geçer de tekrar gelmez bir daha,
Küfrün tuzaklarına kendini atma,
Cehennem bir âteştir ki sakın yanma,
Piyangodur, Noeldir, şeytana kanma!
DOĞRU YOL ALLAH’IN YOLUDUR
ALLAH (cc) Kur’an- Kerim’de şöyle buyurur:
“-Sen onların dinine tabi olmadıkça ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar senden razı olmazlar. De ki: Doğru yol, ancak Allah’ın yoludur.” (2 Bakara 120)
Yıllardır bizi aldattılar ve hala da aldatıyorlar:
-Sizinle dostuz, kardeş ülkeyiz, sizinle beraberiz…
-Batı bizim hakiki dostumuz. Batıyı örnek alıyoruz, gibi yaygaralar…
Onların ilim ve tekniğini alacağız derken, inanç ve adetlerini çağdaşlık adı altında memleketimize getirdiler. Onlar da zaten bunun için gayret ediyorlardı.
Halbuki onların inançlarının ve adetlerinin benimsenmesi, mü’minleri imanından uzaklaştırıp, kafirlerden yapar:
“-Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden bir guruba uyarsanız, sizi imanınızdan çevirip kâfirler yaparlar.” (3 Al-i İmran 100)
Allah Rasûl’ü de bu mevzuya şöyle açıklık getirir:
“-Kim bir kavme benzemek isterse, o, onlardan olur.” (Tirmizî, isti’zan 7)
Akıllı ve ferasetli mü’mine, bunlardan başka açıklama bile gerekmez. Zira söyleyen Rabbidir ve O’nun Rasûl’üdür. Onlar kesinlikle doğruyu ve hakkı söylerler.
Şimdi bakın şu hale. Onların Noel’ini kutlamaya kalkan kişilere ne demeli?
Aman Ya Rabbi!
Hazırlıklar yapıyor inanan bir insan günler önce.
Adeta cehennem hazırlığı…
Masraflar ediyor bir nice.
Bir de bilet alıyor belki de.
Adı milli (!) olan!
Sıraya girenlere bir bakın!
Acaba neyin sırası?
Neden camilerde böyle sıra olmaz ki?
Alınan bilet nerenin bileti acaba?
Piyango, içki, kumar, zina vs. ile…
***
DÜŞÜN EY MÜ’MİN!
Ne giden günler geliyor, ne kral, ne paşalar,
Acep onları orada kimler, nasıl karşılar?
Sakın heves etme ey mü’min dünya yılbaşına,
Hazır ol, yakında gelecek olan yılbaşına!
TAKVİM YAPRAKLARI
İnsan sağ oldukça, gelir nice yıllar,
Sonra, ömrün geçen yıllarına ağlar…
Bir insan takvim yapraklarını biriktirse, gelecek yıl kullanabilir mi?
Tabiî ki hayır!
Zira günler geçmiş, vakitler değişmiştir.
Ömür de böyle.
Gitmiş ve geri gelmeyecektir.
Âh bir bilebilsek.
Rabbimiz bunun şuurunu versin.
DOSTLARIMIZ KİMLER?
Onların adetlerini yapmak, onları dost tutmaktır.
Halbuki Rabbimiz ne buyuruyor:
“-Sizin dostunuz ancak Allah’tır, Rasûlüdür ve iman edenlerdir. (O iman edenler ise) Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılar, zekâtı verirler.” (5 Maide 55)
İşte hakikat, işte mü’minlerin reçetesi ve işte dostlarımız. Onlar ne güzel dostturlar; Allah, Rasûl’ü ve mü’minlerden Allah’ın emirlerini yerine getiren kişiler. Yani takva sahipleri. O halde biz Allah ve Rasûl’ünün ve de mü’minlerin dostu olmayı istiyorsak, Rabbimize boyun eğenlerden olalım. Sevdiklerimizi de onlardan tutalım. Çünkü Allah’ın Rasûl’ü (sas):
“-Ancak mü’mini dost (ve arkadaş) edin! Yemeğini de ancak (Rabbinden) sakınan yesin, buyurmuşlardır.” (Ebû Dâvud, edeb 16)
İman-ı kâmil mü’minler, Allah’ın dostlarını dost ve O’nun düşmanlarını da düşman kabul ederler. Bu hususta hiç bir zaman zaaf göstermezler. Çünkü bilirler ki Allah’ın düşmanlarını dost tutmak, Rabbinin gazabını üzerlerine çeker ve O’nun bütün ibadetlerini mahveder. Bu hususta Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle der:
“-Bir insan sabahlara kadar namaz kılsa, günlerce ardı ardına oruç tutsa; Allah’ın dostlarına dost, düşmanlarına düşman olmadıkça, bütün bunların hiç bir faydası yoktur.”
İşte bu hakikate binaen küfrü imana değişen insanlar, babalar ve kardeşler bile olsalar yine dost olamazlar. Bu hususta bir ayet-i kerime şöyledir:
“-Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi dostlar edinmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin kendileridir.” (9 Tevbe 23)
Zira inanan insan ancak Allah’ı, Rasûl’ünü ve Allah’tan korkan mü’minleri sever. Bunun zıddı olanlara ise düşman olur:
“-Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alay ve oyun konusu edinenleri ve kâfirleri dost edinmeyin. Allah’tan korkun; eğer mü’minler iseniz…” (5 Maide 57)
Şimdi yukarıdan aşağıya topluma bir bakın! Kimler kimlerle kol kola? Hayret doğrusu. Birisi beş vakit namazlı, diğeri namazı inkâr eden biri…
Evet, “eğer mü’minler iseniz” buyuran Rabb-ı Zü’l-Celâlimiz hatırlatma ve ikazda bulunuyor. Mü’min olan, ancak Allah’ı dost edinenleri sever, O’nun gayrilerine düşman olur, diyordu. Allah kimlerin dostu idi? Hakikat şudur ki:
“-Allah iman edenlerin dostudur. (O Allah ki), onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır.” (2 Bakara 257)
O öyle bir Dost’tur ki, O’ndan gayri sahip ve yüce yoktur. Kâinatın malikine kim dost olmak istemez ki:
“-Bilmez misin ki, göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Sizin için Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır.” (2 Bakara 107)
Allah’tan gayrıya yönelmek, onları dost sanıp sarılmak ne büyük gaflettir:
“-Zalimlere asla meyletmeyin. Aksi takdirde cehennem ateşi size dokunur. Sizin Allah’tan başka dostunuz yoktur. (Allah’tan gayrı dost edinecek olursanız) yardım görmezsiniz.” (11 Hûd 113)
Zira Müslüman, Müslüman’ın dostudur:
“-Ey iman edenler! Mü’minleri bırakıp da, kâfirleri dost edinmeyin; (bunu yaparak) Allah’a aleyhinizde apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?” (4 Nisa 144)
İman eden insan, şuur ve idrak sahibidir. Düşünür, kendi inanç ve imanında olan mü’minleri bularak dost olur. Gerek ferdî, gerek cemiyet ve gerekse devlet ilişkilerinde kâfirleri dost ve kardeş (!) edinemez.