“İnsan olmak bir makamdır” demişimdir muhtemelen daha evvel. Ve hatta bu cümlenin sonrasına da “insandan doğmak insan olmaya yetmez” diye de eklemişimdir. Fikrim bu meselede sabit. Değişmedi ve değişmiyor. Ama bir başka mesele daha var benim zihnimde. İnanmış insanların insan olmaktan başka taşıdıkları bir rütbe daha var. Ve her ne kadar bu rütbeyi ve bu unvanı taşıyor olsak da çoğu zaman fark edemiyor ya da en azından temsil edemiyoruz. İnanmış olmak da başlı başına bir rütbedir bana sorarsan. Ve ona göre yaşamak, ona göre görünmek, ona göre konuşmak gerekir.
Kimseye değil de kendi kendime soruyorum. İnandığımı iddia ettiğim şeyleri yani inancımı, davamı, gayemi, kültürümü ve geleneğimi ne kadar görür acaba bana bakan birisi? Benim üzerimden bütün bu mukaddesata hayran mı olur yoksa pişman mı?
Bunu şunun için söylüyorum; toparlanmak zorundayız. Biz gibi olmak ve kendimize dönmek, iddia ettiğimiz insanlar olmaya mecburuz. Zira bu “celladına âşık olmuş” buhran halimiz devam ederse zararı sadece bize değil mukaddes saydıklarımıza da olacak.
…
– “Bir gün yaralı bir kuş Hz. Süleyman’a gelerek, kanadını bir dervişin kırdığını söyler. Hz. Süleyman, dervişi hemen huzuruna çağırtır ve ona sorar;
– “Bu kuş senden şikâyetçi, neden kanadını kırdın?”
Derviş kendini savunur;
– “Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim. Önce kaçmadı, yanına kadar gittim, yine kaçmadı. Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacağım sırada kaçmaya çalıştı, o esnada kanadı kırıldı” der.
Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa döner ve der ki;
– “Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Sen hakkını savunabilirdin. Şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikâyet ediyorsun?”
Bu kez kuş kendini savunmaya başlar.
– “Efendim” der “ben onu derviş kıyafetinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsaydı hemen kaçardım. Derviş olmuş birinden bana zarar gelmez, bunlar Allah’tan korkarlar diye düşündüm ve sakınmadım ilkin. Neden sonra niyetini anlayınca kaçacak olduysam da gücüm yetmedi. Kanadım kırıldı.”
Hz. Süleyman “Kuş haklı, hemen dervişin kolunu kırın” diye emreder.
Kuş o anda;
– “Efendim, sakın öyle bir şey yaptırmayın” diyerek öne atılır.
– “Neden” diye sorar Hz. Süleyman.
– “Efendim” der kuş “dervişin kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapar… Siz en iyisi mi, onun üzerindeki derviş hırkasını çıkartın… Çıkartın ki, benim gibi kuşlar bundan sonra dervişleri kötü sanmasın ve surette hak ehli sanıp da aldanmasın.
…
Bilmem anlatabildim mi?