Gazeteci Cemal Kaşıkçı’yı katlederek, cinayeti Türkiye’nin üzerine yıkmaya çalışan odaklar, eline yüzüne bulaştırdı. Suudlar krizi yönetemeyince ABD, ipleri eline aldı. CNN International’a çıkarılan Kaşıkçı Ailesi, tanımadıklarını söylediği Hatice Cengiz ve babasıyla 2 ay önce buluştuklarını ağızlarından kaçırdı, ‘kirli oyun’ yine boşa çıktı.
Her şey Donald Trump’ın Suudi Arabistan için “Desteğimiz olmazsa 2 hafta yaşayamazsınız, ayakta kalamazsınız” demesiyle mi başladı? Tarihler 2 Ekim’i gösterdiğinde Türk vatandaşı nişanlısıyla evlenebilmesini sağlayacak bir belge almak için İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’na giden Cemal Kaşıkçı bir daha geri çıkmadı. O tarihlerde ‘kaybolduğu’ yönünde gündem oluşturulurken; 8 Ekim’de Al Arabiya gazetesi, Kaşıkçı Ailesi’nin açıklamalarına yer vererek, ‘nişanlı’ olarak ortaya çıkan Hatice Cengiz’i tanımadıklarına yazdı. Gazete, Cemal Kaşıkçı’nın oğlu Salih’in ağzından “Suudi yetkililerle işbirliği içindeyiz. Sadece Suudi Arabistan’dan tarafından yapılacak resmi soruşturmanın gerçeği ortaya çıkarabileceğine inanıyoruz. İnandırıcı bilgiler istiyoruz” ifadeleriyle Türkiye’yi suçlayarak, bir anlamda Hatice Cengiz’i de itibarsızlaştırmıştı. Yine aynı haberde zaten, “Hatice Cengiz, babamızın durumunu medya üzerinden sorgulamasın. Ailesi bizleriz. Hangi koşullarda kaybolduğunu biz soruştururuz. Olayı siyasallaştırıp politize etmesin” demişti.
SUUDİ ÇELİŞKİLERİ
Suudi Arabistan Krallığı ilk resmi açıklamasını 10 Ekim’de yaparak, “Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmediğini, kaçırılmış olabileceğini” açıkladı. İngiliz Daily Mail gazetesi, propoganda içinde yer alarak, Cemal Kaşıkçı’nın Dubai veya Riyad’da olabileceğini servis etti. Hayatın doğal akışı ‘kusursuz’ gibi görünen her türlü planı açığa düşürecek ipuçları taşıyordu. Cemal Kaşıkçı da vahşice katledildiği olaydan sadece 2 ay önce New Yorker dergisindeki gazeteci arkadaşı Robin Wright’a hayatından endişe ettiğini söylemişti. Cinayetten bir hafta sonra 10 Ekim’de açıklama yaparak ‘Hayatta’ diyen Suudi Arabistan Krallığı, 10 gün sonra Cemal Kaşıkçı hakkında gecikmiş bir itirafta bulunarak, “Arbedede öldü” diye bu defa kendi vahşetini küçültmeye çalıştı. Ancak Türkiye’nin ortaya koyduğu deliller, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Cinayet planlı işlendi” sözleri, Suudiler’in itirafını teyit etmedi. Kameraların çalışmaması, personel için izin verilmesi ve Cemal Kaşıkçı’ya benzetilen birinin konsolosluktan çıkmasını hatırlatan Erdoğan, emri veren diye Veliaht Prens’i işaret etmişti.
BECEREMEDİNİZ ARTIK BIRAKIN
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesiyle ilgili sözlerinden bir gün sonra, tarihler 24 Ekim’i gösterirken; ABD Başkanı Donald Trump da Wall Street Journal Gazetesi’ne tam sayfa röportaj verdi. Uzun röportaj içindeki “üç cümle” çok dikkat çekiciydi. Cemal Kaşıkçı’nın ölümünden sonraki süreci değerlendiren Trump, orada şöyle diyordu: “Bu olay olduğunda çok kötü bir şekilde oldu. Üstü çok kötü bir şekilde örtüldü. Bugüne kadarki en kötü, ‘bir olayın üzerini örtme’ girişimlerinden biriydi.” Başkan Trump, Suudi Arabistan’ın ‘tutarsız’ açıklamalarından sonra cinayeti ele verdiklerini ima ederek, aslında Türkiye’nin üzerine yıkma girişimlerini de deşifre etti. Suudi Arabistan’ın ahmakça kriz yönetimi sonrası ipleri eline alan Amerika da, hayatın olağan seyri yüzünden yine kirli hesaplarını eline yüzüne bulaştırdı. Kaşıkçı Ailesi, CNN International’a çıkarılarak, detaylı bir röportaj yapıldı.
HATİCE CENGİZ’İ TANIYORLARMIŞ
Tarihler bu defa, 5 Kasım’dı. 8 Ekim’de Al Arabiya Gazetesi’ne Hatice Cengiz’i tanımadıklarını, babasının ölümünü politize ettiği, siyasallaştırdığını söyleyen Cemal Kaşıkçı’nın oğulları Salih ve Abdullah bu kez, “Cinayetten 2 ay önce Türkiye’ye gitmiştim. Babam ve nişanlısı Hatice Cengiz’le İstanbul’da iyi vakit geçirdik. Babam mutlu görünüyordu. Son zamanlarını gördüğüm için mutluyum” diyerek hesap içindeki hesapları deşifre etti. Salih Kaşıkçı, “İnsanlar bizde cevaplar olduğuna inanıyor, ne yazık ki yok” derken; aslında hesapsızca vahşi ve planlı cinayetteki sır perdesi, kirli bağlantıları ortaya koyduklarını bilmiyordu. Kaşıkçı Ailesi, Kral Selman’la cinayetten sonraki tokalaşmalarının da yanlış yorumlandığını söylerken, adaletin yerini bulacağına inançsızca, “Kral, cinayete karışan herkesi cezalandıracağını söyledi, inanıyorum” diyebildi.
POMPEO’DAN İTİRAF
Suudi Krallığı’na yönelik olarak ‘Desteğimiz olmazsa 2 hafta yaşayamaz, ayakta kalamazlar’ diyen ABD Başkanı Donald Trump’ın “Üstü çok kötü şekilde örtüldü” itirafıyla, bizzat üstlendiği Cemal Kaşıkçı krizi, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’ya soruldu.
Washington’da mikrofon uzatılan Pompeo’ya Al Jazeera Muhabiri, İran’a yönelik yaptırımların ikinci aşamasından yola çıkarak, ‘İran’ın Suudi Arabistan’dan farkı ne’ diye sordu.
‘Suudi’lere gazeteci cinayeti yüzünden neden yaptırım uygulanmıyor’ şeklinde açılabilecek soruya Pompeo, “İran bir terör devletidir. ABD için tehdittir. Suudi Arabistan, bizim terörle mücadelemizi destekliyor. İran ise Ortadoğu’da sorun çıkaran bir devlet” diye cevapladı. Adeta Suudi’lerin bir gazeteciyi vahşice susturmasını önemsemediklerini dile getiren Pompeo, bölücü terör örgütü PKK’nın uzantısı YPG’ye verilen silahların finansörü müttefiklerinin içinde olduğu olayın üstünü örteceklerini de gösterdi.
ANKARA’NIN ZAFERİ
Türkiye’de 1997’de “irtica ile mücadele” etiketiyle devleti dizayn eden ABD, bu defa Suudiler üzerinden yine Ankara’da hükümet değişikliği planlarken; altında kaldı.
28 Şubat Süreci olarak hatırlanan olayda Refahyol Hükümeti’ni devirmek isterken, bugün artık ifşa olan FETÖ elebaşı manşetleri süslüyordu. FETÖ elebaşı, hiçbir siyasi misyonu olmamasına rağmen; 18 Nisan 1997 tarihli gazetelerde, “Hükümet artık gitsin” ve “Beceremediniz artık bırakın” diye manşet oluyordu. O gün FETÖ’ye ‘Beceremediniz artık bırakın’ dedirten ABD, bugün Cemal Kaşıkçı cinayetinde aynı ifadelerle, Başkan Donald Trump’ın ağzından bu defa operasyon aygıtı olan Suudi Arabistan’a yönelik, “Üstü çok kötü bir şekilde örtüldü” demek zorunda kaldı. Bu da Erdoğan’ın ve istihbarat makamlarının ‘başarısı’ olarak öne çıkıyor.
KILIÇDAROĞLU NE YAPIYOR?
Son olarak, “Öldürüldüğü kabul edilen bir kişinin cesedi neden ortada yok? Cesedin yerli işbirlikçilere verildiği açıklaması doğruysa, ‘yerli işbirlikçi’ kimdir?” diye soran ve hâlâ cevapsız duran ifadeler ile bitirelim. ‘Yerli işbirlikçi kimdir’ sorusu henüz cevap bulmasa da CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun her fırsatta Cemal Kaşıkçı cinayetinde Türkiye’yi ‘suç ortağı’ olarak göstermesi dikkat çekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ‘Egemen güçlere teslim olmakla’ suçlayan Kılıçdaroğlu, “Cinayet ortağı olarak Türkiye’nin itibarını yerle bir ettiler” iddiasında bulundu. Peki; 2 Ekim’de İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda katledilen Cemal Kaşıkçı olayında, ABD Başkan Donald Trump bile Suudi Arabistan’ı Türkiye karşısında haksız görürken, Kılıçdaroğlu’nu haklı olabilir mi? Suriye ve Irak’ta terör ile mücadele için bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri’ni ‘Başkasının toprağında ne işimiz var’ diyerek suçlayan, Türkiye’nin Ayn-el Arap’ta; yani Kobani’de Kürtler’i katlettiğini iddia eden, devleti eli kanlı olmak ile suçlayan Kemal Kılıçdaroğlu, Cemal Kaşıkçı cinayetinin neresinde duruyor?