“Nerede eski ramazanlar” diyerek hep çocukluk günlerimizin ramazanlarını özler dururuz. Ancak bu sene çok eski ramazanları değil geçen yılın ramazanını özledik. Geçen sene teravihler, toplu iftarlar, Sultanahmet’te, Eyüp’te kitap fuarları, panayırlar ve şenlikler başka bir yüzyılda olmuş gibi… Maalesef insanoğlu bir şeyleri kaybedince kıymetini anlıyor ancak gidenler geri gelmiyor. O nedenle yaşadığını anın kıymetini bil.
Bu gün size farklı zamanlarda ve mekânlarda tuttuğum oruçları kısa hatıralarla anlatacağım. İlk hatırladığım oruç 1970’lı yılların başlarında 7-8 yaşlarında iken Erzurum’un Tortum İlçesi Dikmen Köyü Mescit Dağları’ndaki yaylada kuzu çobanlığı yaptığım günlere dek geldi. Eylül ayının sonunda her tarafın sarardığı, sonbahar rüzgârlarının estiği günlerde oruç tuttuğumu hatırlıyorum.
Sonra gençlik yılları; Erzurum’da ramazan başka bir güzel yaşanırdı. İftara doğru caddelerden insanların çekildiği sükûnet hali beni çok etkilerdi. Ramazanda bu yüksek rakımlı şehir adeta başka bir ruh haline bürünürdü. Tarihi camilerde okunan hatimler bizi Kudüs’e, Medine’ye, Mekke’ye götürürdü.
1980’li yıllar Ankara’da Kocatepe Camii’nin arkasında Seyran Erkek Öğrenci Yurdu’nda Anadolu’dan gelmiş gençlerle iftar için yurdun yakınında Antep lokantasında sumaklı sıcak mercimek çorbasıyla başlayan iftarlar… İkinci alternatif Cebeci’de Hukuk Fakültesi’nin yanındaki lokantalara varmak için uzun yolculuklar ve iftar sonrası derin yurt ve dünya sorunlarının tartışıldığı sohbetler… Akılda kalan isimler Mehmet Ali, İsa, Ahmet, İkiz, Hasan ve Ali…
1980’lerin sonu İstanbul… Kültürün, medeniyetin ve zarafetin başkentinde ramazan başka bir âlemde cereyan eder. Sultanahmet Camii’nin dış avlusunda ailecek iftar, sonra güzel sesli imam ve müezzinlerle teravih, daha sonra cami avlusunda kitap fuarı… At meydanında Anadolu’nun bin bir çeşit lezzetlerinin sergilendiği çarşılarda kalabalıktan yürümekte zorlandığımız serin yaz akşamları sahura kadar tarihin gölgesinde terbiye olduk.
Yurt dışında da oruç tutmak nasip oldu. Bulgaristan’da Filibe’de Romen kardeşlerimizin Türk mahallesinde coşkulu iftar sofrası… Yine Kırcaali’nin dağ köylerinden birinde camide köylülerle beraber iftar ve sohbet halkasında ortak hatıralara daldık.
“Bana ramazanı nerede geçirmek istersiniz” diye soracak olursanız hiç tereddüt etmeden Üsküp derim. Osmanlı’nın yadigârı güzel camilerde mevlitler, hatimler ve kibar insanların mütevazı hallerine hayran oldum. Üsküp’te çarşı boşalınca büyük bir ailenin bahçe iftarında ümmete karışmanın manevi mutluluğu yaşadım. Kosova’da Prizren’de bir camii avlusunda gençlerde iftar ettikten sonra panayırda tarihe yolculuk yaptık.
Bir başka ramazanda Moskova’da bulundum. Moskova’da 5 tane camii var ve hepsi dolu. Şehitlik Cami’nin arkasında kurulan çadırda Kafkas kökenli gençlerle ve yeni Müslüman olmuş Rus gençlerle Moskova Müftü Yardımcısı Mustafa beyle Rusya Müslümanları üzerine konuşmalar yaptık.
Arnavutluk, Arjantin, Şili, Brezilya, Meksika, Gürcistan ve Amerika’da ramazan ayında bulundum. Anlatacak çok şey var belki başka bir yazı konusu yaparım inşallah.
Bayramınız mübarek olsun.